(FENARİ İSA CAMİSİ)
İki rahibe Mese Caddesi’ni ellerinde sadaka kutularıyla yürüdüler. Philadelpion’u geçince Bovis Forumu’nu arkalarına alıp tarlalar boyunca uzanan toprak yola saptılar. Forumun uğultusu hala duyuluyordu. Lips Manastırı gözüktüğünde ise denizden esen yel tüm şehri serinletiyordu. Manastıra yaklaştıkça semantron sesleri duyulmaya başlamıştı.
Rüzgar arkasına kattığı bulutları şehrin üzerine örtüyordu…
(bizansconstantin.com)
Konstantinos Lips Manastırı halihazırda tarihi yarımada sınırları içerisinde, Vatan Caddesi’ne (Lykos Deresi) cepheli, Halıcılar Caddesi ile Şair Fuzuli Sokak arasında Bizans Döneminde Lykos Vadisi olarak adlandırılan bir noktada yer almaktadır.


Yazının ilerleyen dönemlerinde görsel öğeler ile destekleyeceğimiz manastır yapılar topluluğundan kilisenin (şimdiki kuzey kilise) yapımına 901 yılında başlanmıştır. Constantine Porphyrogenitus’a göre 7 yılda tamamlanmıştır. (Macridy, 1964, s. 255)
Bizanslı Amiral Konstantinos Lips tarafından manastırın bir parçası olarak yaptırılan kilise, Meryem’e (Panachrantos) adanmıştır. (Millingen, 1912, s. 127; Eyice, 1988, s. 337). Yapının kuzey cephesi üzerindeki mermer kornişte bulunan yazıtta Constantine’nin adı ve kilisenin Bakire Meryem’e ithaf edildiği yazmaktadır, yazılıdır. (Millingen, 1912, s.125; Ebersolt-Thiers, 1913, s.219).

Konstantinos Lips, İmparator VI. Leon (882-912) ve Constantine VII. Porphyrogenitus (912-956) dönemlerinde önemli bir askeri adamdır. Leon zamanında “protospathorius” (8-12. Yüzyıllar arasında en yüksek saray ünvanlarından biridir. Üst düzey generallere ve vilayet valilerine verilen bir unvandır.) konumundadır. İmparatorun zırhını korumaktadır. 913 yılında Ducas ile katıldığı bir savaşta komployla karşı karşıya kalıp başkente dönmüştür. 10 Ağustos 917’de Bizans ordusunun Bulgarlara mağlup olduğu savaşta ölmüştür. (Milingen, 1912, s.126, 127; Macridy, 1964, s.255, 256)
İmparator VI. Leon’un katılımıyla Haziran 908 yılında kilise ibadete açılır. İmparator manastırın yemekhanesinde ziyafet vermiştir (Continuatus, 284-813, s.371). bir söylentiye göre bu ziyafet esnasında güneybatıdan esen sert rüzgar evleri sarmış, her şeyi alt üst etmiş, şehir ahalisi ise dünyanın sonunun geldiğini düşünmüştür. Ardından kuvvetli bir yağmur ile bir fırtına kopmuştur. Esen bu güneybatı rüzgarının adı ise Lips yani lodostur. Tarihçiler ise bu olayın Constantine’in soyadı ile nasıl bir rastlantısı olduğunu açıklayamamaktadır (Millingen, 1912, s.127).
Dördüncü Haçlı Seferi’ne kadar olan (13. Yüzyıl) dönemde İmparatoriçe Theodora tarafından yapıya yeni bir kilise eklenmesine kadar olan süreç ile ilgili herhangi bir bilgi ve kayıt bulunmamaktadır. Halk arasında Kuzey Kilise olarak da anılan yapının devşirme malzemelerden kimi kaynaklara göre eski bir Roma Mezarlığının taşlarının kullanıldığı düşünülmektedir. Bu savı destekleyen önemli verilerden birisi, Gülçin Kahraman’ın Fenari İsa Camisi/Konstantinos Lips Manastır Kilisesi Restitüsyon ve Koruma Önerileri adlı Doktora Tezinde belirttiği gibi yapıdaki bazı mermer elemanlar incelendiğinde gömü geleneği ile ilgili bilgiler içerdiği görülmüş, bu elemanların yakınlardaki nekropol alanından yapıya devşirme olarak getirildiği, bu elemanların genellikle işlenerek mermer korniş olarak kullanıldığı bilgisidir.
Latin işgalinden sonra şehre geri dönen Palailogos hanedanından İmparator Mikhael Palaelogos’un eşi Theodora Dukana Vatetzona kuzey kilisenin güneyine Vaftizci Yahya peygambere adadığı kiliseyi kendisi ve ailesi için mezar kilisesi olarak yaptırır (Milingen, 1912, s.127, 128) Theodora kilisenin yanı sıra, manastır sistemini korumak ve sürekliliğini sağlayabilmek amacıyla yapılar topluluğunun etrafına bir duvar yaparak çevreletmiştir (Talbot, 1992, s.299). Theodora 1304 yılında buraya gömülmüştür. İmparatoriçe Theodora, Vaftizci Yahya Kilisesi’nin güney nefine gömülmek istemiştir. Kendisinden önce ölen kızı Eudokia ile diğer kızları Anne ve İrene’nin mezarları da burada bulunmaktadır (Macridy, 1964, s.269,270, 271; Mango ve Hawkins, 1964, s.301, 302; Talbott, 2000, s. 1254, 1255).

Güney kilise ile kuzey kilise birleştirilirken kuzey kilisenin dış duvarlarına geçitler açılmıştır (Milingen, 1912, s.128). Kuzey kilisenin narteksinin yanındaki merdiven kulesinin güneye doğru taşkın olmasından dolayı güney kilise narteksi ana mekâna göre simetrik değildir. Ancak bu kısım kubbe ile örtülerek birleştirilmiştir (Milingen, 1912, s. 129, 133, 134).

Milingen, kiliseye önce bahsettiğimiz kişiler haricinde Trabzon İmparatoru John’un eşi III. Andronikos’un eşi Prenses İrene, III. Andronikos’un ilk eşi VIII: John’un eşi Rus Prensesi Anna’nın gömüldüğünü yazar. Başka bir kaynakta bunlara ek olarak Theodora ile Mikhael Palailogos’un (VIII. Mikhale-Mihail) oğlu Konstantinos Paleologos’un burada gömülü olduğu yazar (Çelik Gülersoy, 1976).

II. Andronikos ölmeden 2 yıl önce burada keşiş olmuş ve 1322 yılında yine Lips Manastırı’na gömülmüştür. 1929 kazılarında kilisede 22 adet lahit bulunmuştur (Eyice, 1963, s.12). Rus Prensesi Anna halk arasında veba salgını paniği yaratmaması için öldüğü gece hemen burada defnedildiği sanılmaktadır.


Osmanlı Dönemi’nde 1497-1498 yıllarında II. Bayezid döneminde yapının Güney Kilise olarak anılan bölümü Molla Fenari’nin yeğeni Rumeli kadı askeri Fenarizade Alaaddin Bin Yusuf Efendi tarafından mescite çevrilir. Yapının güneydoğu kısmına bir minare eklenir. Yarım kubbelerden biri mihraba çevrilir. Medresenin baş hatiplerinden biri olan İsa Efendi’nin ( Lips Manastırı’nın Diyakon hücrelerini Halveti tarikatına tekke yapmıştır) adı ise camiye verilir. Aslında Baş Hatip İsa Efendi, Fenarilerden birisi değil ama şu an kullanılan isim hem Fenarizadelerin hem İsa Efendi denen kişinin birleşmiş halidir. Kilise 1633 yılında bir yangında büyük hasar görerek kullanılmaz hale gelir. Sadrazam Bayram Paşa tarafından (ki Lykos Deresi’de bir ara Bayram Paşa Deresi olarak anılmıştı) 1636 yılında onarımı gerçekleştirilir. Bu onarımda Kuzey Kilise’de tekkeye çevrilir. İki kubbe yeniden inşa edilerek duvarlardaki mozaikler sökülür (Miller – Wiener, Wolgang, 1977).

1782 yılındaki başka bir yangınla yapı veya yapılar topluluğu tekrar zarar görmüştür. 65 yıl boyunca büyük bir onarım geçirmeyen yapı 1847-1848 yıllarında tekrar elden geçirilir. Güney kilisenin kolonları desteklenir. Nartekse korkuluk görevi gören yarım duvarlar kaldırılır.

120 yıllık bir hasarsızlığın ardından Lips Manastırı yeni bir doğal felaket ile tekrar sarsılır. 1904 yılındaki depremle yapının bir kısmı yıkılırken, 1918 yılında yine bir yangında kullanılamaz hale gelen yapı boşaltılır ve kaderine bırakılır.
Ta ki 1929 yılında Macridy öncülüğünde, Süleyman Hikmet’in İstanbul Arkeoloji Müzeleri ile birlikte yürüttüğü arkeolojik kazı çalışmalarına kadar. Bu çalışmalar sonrasında yapıya ait mermer parçaları ile lahitler çıkartılır. Sağlam lahitler Arkeoloji Müzesi’ne teslim edilirken harap durumda olup yapıda bırakılan lahitler 1930 ile 1960 arasında parçalanarak yok olmuştur. Burada bir görüşte, bu kazı çalışmaları bittikten sonra sahipsiz bırakılan manastırın defineciler tarafından talan edildiğidir. Manastıra dadanan defineciler kalan 22 mermer lahiti define bulma hayaliyle parçalıyor. Tabi lahitler boş çıkıyor ama geriye hiçbir şey kalmıyor.

Yapı 1947 yılında Ayasofya Müzesi’nin yönetiminde küçük onarımlar geçirmiştir (Müller-Wiener, 2007, s.128). 1959-1960 yıllarında ise Eski Eserler Umum Müdürlüğü’nün bütçesiyle Cahide Tamer kontrolünde onarım geçirmiş ve cami olarak tekrar kullanıma açılmıştır (Tamer, 2003, s.168).
1970 ve 1980’lerde Amerika Bizans Topluluğu tarafından kapsamlı bir bakım onarımından geçmiştir.

Lips Manastır Kilisesi’nin günümüze kadar geçirdiği serüven bu şekildeydi. Kilise haricinde manastır birliğini sağlayan yapılara veya işleyişe geldiğimizde ise günümüze ulaşan, her manastırın “typikon” adı verilen yazılı tüzükleri ve kurucusunun koyduğu kuralların bir kısmı mevcut. Bu typikonlarda manastırların kuruluş nedenleri, rahip ve rahibelere yol gösteren kurallar, manastıra bağışta bulunan kişilere ait bağış miktarları, yemek yeme ve gündelik yaşan kuralları yer alırdı (Ahunbay, 1997, s.159; Talbot, 1990 s.167).

Manastır hayatını anlatan günümüze kadar ulaşmış 52 adet typikon vardır. 1294-1301 tarihli typikon Alice – Mary Talbot tarafından Delehaye’nin 1921 tarihli “Deux typica byzantins de I’epoque des Paleologues” adlı yayınından tercüme edilerek yayınlanmıştır. Typikonun orijinal hali Bristish Kütüphanesi’nde bulunmaktadır.
Typikonlara göre, Theodora “Tanrı’nın isteği sonucu bir servet sahibi olduğunu ve manastır yaptırarak borcunu ödemeye çalıştığı” yazmaktadır. Çocukları ile manastıra gömülen imparatoriçenin ölümü ile ilgili sahneler hem lahit üzerine hem typikona yazılmıştır. Typikonun başlangıcında, manastır hayatı, kinobion yaşam, başkanlık seçimiyle, ilgili bölümlerde eksik kısımlar bulunmaktadır. Typikondan elde edilen bilgiler şöyle özetlenebilir; manastırda elliye yakın rahibe vardır. Bunların otuzu ayinler ve koroda görevlidir. Yirmisi günlük işlere bakar. Bir yöneticiyle (rahip veya rahibe) birlikte, memurlar, zangoç, iki asistan, bekçi, haznedar bulunaktadır. Her rahibenin kendi hücresi vardır, fakat yemekleri yemekhanede hep beraber yerlerdi. Manastırda ayinler Pazar günleri diğer manastırlarla birlikte eş zamanlı olarak yapılırdı. Haftanın dört günü imparator ve önemli kişiler için yapılan törenlerle, Hz. Meryem’in doğumu gibi kutsal günlerde de ayinler düzenlenirdi. Manastırda dört rahip bulunuyordu ve ayinlerde ikili grup olarak görev alıp, düzenlenen ayinlerde maaş alırlardı. Eğer ayine imparator katılacaksa “kalliphonoi” (profesyonel ilahi okuyucuları) olarak adlandırılan ilahi şarkıcıları da ayine katılırlardı. (Gülçin Kahraman, 2017, Lips Manastırı Kilisesi Restitüsyon ve Koruma Önerileri – Talbot, 2000, s.1256, 1257).

Typikona göre manastırın rahibe ihtiyacına göre eğitim programları düzenlendiği, başka manastırlardan gelen rahibelerin Lips Manastırı typikonunu kabul etmek zorunda olduklarından bahseder. Ayrıca rahibelerin ruhsal babalarının olduğu, bu erdemli kişinin haftanın üç günü manastıra gelip misafirhanede kaldığı, rahibelerin her iki kilisenin de narteksinde sabah saatlerinde bu kişiye günah çıkarttıkları yazılıdır. Rahibelerin haftalık diyet programları vardır ve et yemekleri yasaktır. Rahibelere senede iki kere Ocak ve Nisan ayında yeni kıyafetler, senede bir kerede ayakkabı verilir, eskiler depoya kaldırılır veya ihtiyaç sahiplerine verilirdi (Gülçin Kahraman, 2017, Lips Manastırı Kilisesi Restitüsyon ve Koruma Önerileri – Talbot, 2000, s.1257, 1258).

Rahibeler yılda 4 kez kutsal günlerden önce (Paskalya, Noel vb…) yıkanırlardı. Manastırdan çıkmaları çok özel haller dışında yasaktı, aileleri onları manastırın misafirhanesinde ziyaret edebilirlerdi. Haftada bir kez manastıra doktor gelir, manastır hastanesinde ilaçlar bulunurdu. Yönetimdeki rahibeler, diğer rahibelerin maddi ve manevi mutluluğundan sorumluydu. Hem bir yönetici, hem bir psikolog hem de ruhani önder olması gerekiyordu. Akşam yemeklerinde ve kutsal günlerde manastır typikonu hatırlanarak seslice okunurdu. Manastır zangocu typikonu saklamak ve korumakla sorumluydu. Typikon manastır kompleksinin sahip olduğu mal varlıkları ile de bilgiler vermekteydi. Lips Manastırı bir imparatorluk manastırı olduğu için korunaklı bir yerdi. Patriğin manastır yönetimi ve kurumuyla ilgili herhangi bir rolü yoktu. Lips Manastırı typikonundan II.Andronikos’un “ephoros” (yönetici) seçilmesinden bahsetmektedir. Hastaneden ve mallardan edinilen gelirler II.Andronikos’a verilirdi (Gülçin Kahraman, 2017, Lips Manastırı Kilisesi Restitüsyon ve Koruma Önerileri – Talbot, 2000, s.1258, 1259).

İmparatoriçe, rahibelere ayinlerde ve kişisel dualarında kendisini de hatırlamalarını söyler, ömrünün son zamanlarını da burada geçirmek isteyebilirdi. İmparatoriçe Anna hastalığı süresince burada kalmıştır ve kendisine iki rahibe hizmet etmiştir. İmparatoriçe Theodora da kilisenin güney nefinde kendisi için bir gömü yeri tarif etmiştir. Onun yakınına kızı ve annesi gömülmüştür. Theodora kendisinden sonraki aile bireyleri için de hücreler tayin etmiştir (Erdoğan, 2009, s.7). Manastır typikonu, hastane ile ilgili bilgiler de vermektedir. 12 yatak kapasiteli hastanenin giderleri, II.Andronikos’un annesinin bağışlarıyla karşılanırdı. 3 doktor, 1 asistan, 1 hemşire, 1 baş eczacı, 2 eczacı, 6 hizmetli, 3 görevli, 1 aşçı, 1 çamaşırhaneci hastanede görev alırdı ve maaşları bağışlardan ödenirdi. Typikonda yemekler için harcanan paranın miktarı da yazılıdır. Typikonda İmparatoriçe Theodora Palailogina tarafından yapılan “Akhilleion (Çanakkale) ile Baris’teki (Isparta) arazilerinin 300 altın değerinde bir bölümü, balık çiftliği, Thermene’deki değirmen, Emporianos’un bağı, “paroiki” (bağımlı köylüler) ve ekilebilir araziden; 260 altın geliri olan Nymphai köyünden; ayrıca Skoteinon köyünden 183 altınlık “paroiki” gelirine ilaveten 4 değirmenden 70 altın, 2.600 birimlik ekilebilir araziden de 100 altın bağışlanmıştır (Talbot, 1999). Typikonda ayrıca manastırın Konstantinopolis’teki mülklerinin 3 bağ, sayısız bahçe, 6 değirmen ve Blachernai Sarayı çevresindeki 20 konut olduğundan bahsetmektedir. Manastır kompleksleri ayrıca vergiden muaftır (Talbot, 2000, s.1262). Typikon 21 bölümden oluşmaktadır, 20.bölüm dışındaki tüm bölümler manastır hastanesinden bahsetmektedir ve Lips Manastırı’nın “Kecharitomne Manastırı” ile aynı olduğu belirtilmektedir. Kecharitomne Manastırı bir Komnen Manastırı değildir. Ancak Lips Manastırı typikonunun yazarı söz konusu manastırın typikonundan faydalanmış olabilir (Talbot, 2000, s.1254). Typikonda baş rahip ve rahibenin seçilmesi, çıraklık dönemi, görevler, manastır dışına çıkmayı yasaklayan ya da düzenleyen kurallar, yemekhanede uyulacak davranış kuralları, bayramlar ve perhiz dönemlerinde yeme içme konusunda uyulacak kurallar, manastır kıyafetleri, iş bölümü, kuralları çiğneyen keşiş ya da rahibelere verilecek cezalar yer alırdı (Talbot, 2000).
Typikon, manastır hayatıyla ilgili bilgiler verirken, burada yer alan yapılarla ilgili de bilgilere ulaşmayı sağlamıştır. Rahibelere ve imparatorluk ailelerine ait hücreler, yemekhane, misafirhane, depolar, 12 yataklı bir hastane ve bu komplekste yer alan kişi sayısı kadar yatakhane olduğuna ilişkin bilgileri de vermektedir (Gülçin Kahraman, 2017, Lips Manastırı Kilisesi Restitüsyon ve Koruma Önerileri).
Bu bilgiler ışığında manastıra kuzey ve güney kilise haricinde bu yapıların dahil olduğu ve etrafının duvarla çevrili olduğu bilgileri artık kesinleşmiş oluyor. Ancak günümüzde kuzey ve güney kilise haricinde bir yapı kalmadığı için sadece Alman Mavileri haritasını baz aldığımızda kilise etrafında iki adet küçük yol gözükmekte, buradan şu an Historia AVM’nin bulunduğu güneydoğu aksındaki eski Rum Mektebi’ne kadar, kuzey ve kuzeydoğuda bulunan Halıcılar Meydanı ve ona cepheli son sokağı sınır olarak kabul edip kabaca bahsedilen yapıları yerleştirdiğimizde manastırın kilise ile birlikte şöyle bir görüntüsü ortaya çıktı.








Kilise ile birkaç detaya değinecek olursak, kilisede günümüze ulaşmayan üst katlardaki şapellere geçişi sağlamak için kullanılan bir merdiven kulesinin varlığı bilinmekte.
Kuzey kilisenin Osmanlı döneminde inşa edilmiş kubbesinin altında bulunan mermer korniş, yapının Orta Bizans dönemine ait mimari bir eleman olup, büyük ölçüde tahrip olmuş, kenar bitişleri hemen hemen kornişin yarısına kadar kırıktır. Macridy 1964 yılına ait yayınında bu parçaları belgelemiş, Mamboury ise kornişteki mevcut bezemelerden hareketle tüm kornişin restitüsyon çizimini yapmıştır.


Yapının farklı yerlerinde Grekçe yazılar restorasyon çalışmaları sırasında tespit edilmiştir. Devşirme olarak yapıya getirilen bu mermer parçalardaki yazıtlar bir kompozisyonu tamamlamamaktadır. Bu yazıtlarda, bu lahitlerin içlerine defnedilmelerine izin verilenler dışında başka kimselerin defnedilmeleri halinde ödenecek para cezalarının miktarları ve bu cezaların ödenecekleri kurumlar belirtilmiştir. Cezaları tahsil edecek kurumlar Asia eyaletinin metropolisi olan Kzykos (Erdek / Düzler / Belkıs) şehrinin ismi yer almaktadır, bu sebeple Lahitlerin Kzykos nekropol alanına ait olabileceği yorumlanabilir (Gülçin Kahraman, 2017, Lips Manastırı Kilisesi Restitüsyon ve Koruma Önerileri).

Yapı çevresinde bugün bile, sütun kaideleri, mermer korniş parçaları, mermer levhalar gibi birçok eleman bulunmaktadır.

Yapı Osmanlı döneminde camiye çevrilmesiyle birlikte geçirdiği onarımlar nedeniyle Bizans dönemine ait mozaik ve freskler günümüze ulaşmamıştır. Ancak 1929 yılında yapılan araştırma çalışmalarında mozaik ve fresk kalıntılarına ulaşılmıştır. Bunlardan en önemlisi Azize Eudokia mozaiğidir.

Bu mozaik 1918 yangınında tahrip olan ahşap çatı örtüsünün altında güneybatı şapelinin dış kısmında tersyüz olmuş şekilde bulunmuştur (Gülçin Kahraman, 2017, Lips Manastırı Kilisesi Restitüsyon ve Koruma Önerileri). Macridy (1964) bu ikonayı şu şekilde tarif etmektedir: “66 santim yüksekliğinde, 28 santim genişliğinde ve 7.3 santim kalınlığında, beyaz arka planlıdır. Yüzey 6 milimetre yüksekliğinde hafif konkavdır. İkonanın çevresindeki çerçeve 2.5 santim genişliğinde, 7 milimetre derinliğinde, sarı renkli taşlar ile baklava şeklinde dekore edilmiştir. İçerisinde kırmızı ve yeşil renkli cam mozaikler yer almaktadır. Çerçevenin içerisinde ayakta duran Aziza Eudokia ellerini açmış, dua ederken tasvir edilmiştir. Eudokia kafasında değerli taşlarla bezenmiş imparatorluk tacı takmaktadır. Tacın kenarlarında “perpendulia” adlı renkli taşlar sarkmaktadır. Yukarıya doğru açık olan iki eli üzerinin birinde H A Γ I A, diğerinde E Y ∆ O K H A yazmaktadır.”
Kilisede bulunan diğer önemli bir fresk ise güney koridorun batı kemeri içerisinde açıpğa çıkan Aziz Demetrius freskidir.

Mango ve Hawkins (1968) freski şöyle belgeleyip tarif etmişlerdir: 1.72 metre yüksekliğinde, 83 santim genişliğindeki aziz figürü St. Demetrius olmalıdır. Yeşil zemin üzerindeki figürün başındaki halenin solunda O ve A, sağında ∆ ve H harfleri bulunmaktadır. Kenarında sarı şeritler halinde inciler sallanan yuvarlak bir miğfer giymektedir. Bu fresk maalesef günümüze gelmemiştir.

Yapıda 1929 yılında Bizans Enstitüsü ile İstanbul Arkeoloji Müzeleri’nin yaptığı kazı ve araştırmalar sonrasında yapıya ait mimari elemanlara ve bilgilere ulaşılmıştır. Günümüzde İstanbul Arkeoloji Müzesi’nde sergilenen bu yapı parçalarından en önemlisi ve tüm parçaları bir arada olan Havari Büstleri bezemeli kemerdir (Gülçin Kahraman, 2017, Lips Manastırı Kilisesi Restitüsyon ve Koruma Önerileri).

Kilisenin döşemesiyle ilgili kısa bir bilgi verecek olursak, restorasyon çalışmaları sırasında yapının halı kaplaması ve ahşap döşemesi kaldırılınca bazı kapı geçişlerinde mermer eşikler, güney kilisesinin naosunda da opus sectile döşeme kalıntıları ortaya çıkmıştır. Mamboury’nin fotoğrafında da bu elemanlar görülmektedir (Şekil 4.31??) (Gülçin Kahraman, 2017, Lips Manastırı Kilisesi Restitüsyon ve Koruma Önerileri).


Lips Manastırı yazısına burada son verirken Doktora Tezinden çokça yararlandığım Gülçin Kahraman’a ayrıca teşekkür eder, Lykos Vadisi’nden pek uzaklaşmadan Myrelaion Manastır Kilisesi ile yolumuza devam edeceğimizi belirteyim.
















Not: Gerek bu yazıda gerek başka yazılarda kendi çizimim olan görselleri ödev vs. için kullanmak isterseniz mail yoluyla ulaşabilirsiniz ve yazısız halini gönderebilirim.