Bizans Sarnıçlarının Haritaya Dağılımı

SARNIÇLAR-ÇİZİLİ

 

II. Theodosius surları içinde açık veya kapalı olarak kullanıldığı tespit edilen surların harita üzerinde dağılımı verilmiştir. Ancak sarnıçlar belirgin gözükebilmeleri için olduğundan büyük işaretlenmişlerdir.

Büyük Saray ve diğer yapıların harita üstünde işaretlenmiş harita ise önümüzdeki zaman içinde yayınlanacaktır.

Reklam

Aspar Sarnıcı-Xerokopion

İstanbul’un en iyi korunan sarnıçlarından birisidir. Fatih ilçesi, Balat mahallesi, Çarşamba semti sınırları içerisinde yer alan, günümüzde İlçe Belediyesi tarafından Çukurbostan Parkı olarak adlandırılmış, kuzeyinde Sultan Selim Caddesi, güneyinde Yavuz Selim Caddesi ile tanımlanan bölgede bulunan sarnıçtır.

1929

-1929 tarihli haritada Aspar

 

Bu sarnıca Bizans kaynakları, kare bahçe anlamına gelen «xerokipion» ismini vermişlerdir. Sarnıç, Leon I (457 – 474) zamanında Bizans İmparatorluğunun hizmetine giren General Aspar tarafından inşa edilmiş ve bundan dolayı da onun ismine izafe edilmiştir. Aspar, 471’de Leon I ‘in emriyle idam edildiğinden, sarnıcın inşa tarihini bundan daha evvelki bir tarihe, muhtemelen 459 veya 460 yıllarına indirmek çok yerindedir.

1966 aspar

 

-1966 uydu görüntüsünde Aspar

Bizans kaynaklarına göre, bu sarnıcın civarında Manuel Sarayı, Kaiouma ile St. Theodosie ailesinin manastırları bulunmaktadır.

Aspar sarnıcı, bir kenarı 152 metre uzunluğunda olmak üzere dikdörtgen bir plan şekli arz etmektedir. Derinlik aslında 10.80 metre olmasına rağmen, zeminin zamanla toprakla dolmasından, hâlihazır durumu 8.20 metredir. Duvar kalınlığı 5.20 metredir ki burada da 5 tuğla ve 5 küçük taş dizisinden meydana gelen bir inşa tekniği tatbik edilmiştir.
2013 yılı aspar

 

-2013 uydu görüntüsünde Aspar

 

İsimleri “Aetius su sarnıcı”, “Aspar su sarnıcı” ve “Mokios su sarnıcı” olarak geçen tesislerde yapılan bir keşif sonunda Yeditepe Üniversitesi Öğretim Elemanı Ali Kartal bu keşfin sonuçlarına göre, bugüne kadar sarnıç sanılan bu tesisler aslında Geç Roma dönemine ait birer askeri kışlaydı iddiasını ortaya sürmüştür. Ali Kartal’ın tezinin maddeleri şöyle sıralanmaktaydı;

– Adı geçen tesisleri dört bir yandan çepeçevre kuşatan duvarların yüksekliği yer yer 10 m.’yi aşmaktadır ve duvarlar dikdörtgen şeklinde bir kutu gibi inşa edilmiştir. Genişliği ortalama 4-5 m.’yi bulan duvarların iç ve dış cephesi kaba yontulmuş taşlarla örülerek, içi moloz taşlarla doldurulup sıkıştırılmıştır. Bu şekildeki duvar örgü tekniği açık su depolarının duvarları için uygun ve yeterli değildir.

– Sarnıç yapımlarında suyun dışarıya sızmaması için duvarların iç yüzeyleri ve sarnıçın tabanı su geçirmez bir sıva (Stucco) ile kaplanması gereklidir. Oysa bu üç tesisi çevreleyen duvarların iç yüzeyinde hiçbir şekilde, bir metrekare dahi olsa, sıva izine rastlanılmamaktadır.

dreerd_P5110024
– O dönemde inşa edilen açık su toplama havuzlarının (Piscinae) tabanı suyu tutacak şekilde büyükçe taş plakalarla kaplanmaktaydı ve su sızdırmazlığı (Opus Signinum) için taş plakaların arası özel bir derz dolgusuyla yalıtılıyordu. Ancak, günümüzde bu arazilerin üzerinde derinliğe kök salmış ağaçlar var, yani tesislerin tabanı sadece toprak dolgudan ibarettir ve taş plakalarla kaplanmamış olduğu tespit edilmiştir. Bu da bu tesislerin bir su deposu olamayacağının kanıtıdır.

dreerd_P5110027
– Bu tesislere kanallarla su getirildiği ve doldurulduğu tezi fizik kanununun eşit kaplar sistemine aykırıdır. Tesislerin taban kotu yükseltisi deniz seviyesinin 70-75 m üzerindedir, oysa şehre su getiren kanalların deniz seviyesinden yüksekliği 40 m. civarındadır. Bu durumda, kanalların içinden akan suyun, salt kendi özgül ağırlığının sağladığı basınçla (piezometrik basınç) duvarların yüksekliğine erişerek, bu tesisleri doldurabilmesi olanaksızdır. Şehre su getiren kanallarla tesislerin arasında hiçbir bağlantı saptanılmamıştır. Bunun yanı sıra, alan ölçüleri ve duvar yükseklik ölçüsünden yola çıkıp bir hacim hesabı yapacak olursak, ortaya çıkan yüz binlerce metreküplük suyun basıncına dayanabilmesi için, tesisleri çevreleyen istinat duvarlarının dikine kutu şeklinde değil, bilakis, üçgen biçiminde
mamboury haritasında aspar

-Mamboury-haritasında Aspar
– İkisi dikdörtgen ve diğeri kare biçiminde olan tesislerden her biri takriben 2,2 ha.’lık bir alanı kaplamaktadır. Yani her birinin içine iki adet futbol sahası sığabilecek büyüklükte olup, zemini dümdüz planya edilmiştir. Geç Roma dönemi askeri kışlaları buna benzer ölçeklerde kurulmuştu ve tıpkı bir iskambil kâğıdı formatında olup duvar köşeleri yuvarlatılmaktaydı. Bu tipik özelliği her üç tesiste görmek mümkün.

-Tesislerde kuyular keşfedilmiştir. Bir su deposunda kuyunun hiçbir işlevi yoktur. Bu olsa olsa burada barınan askerlerin su ihtiyacını karşılamak üzere açılmış kuyulardır. Ayrıca, bir su sarnıcında, suyun kente dağıtımı ve sel baskınlarına karşı alınması gereken önlemlerin arasında tahliye kanalları ve kapakları gelmektedir. Bu önemli teknik donatıların hiçbiri bu tesislerde yoktur.

kauffer haritasında aspar

-Kauffer Haritasında Aspar

– Bu tesislere Geç Roma döneminin ünlü askeri komutanlarına atfen Aetius, Aspar ve Bonus isimlerin verilmesi de ayrıca dikkate değer bir ölçüdür. Aetius, Hunların lideri Attila’ya karşı savaşmış Romalı bir komutandı. Aspar ise Germen kökenli bir ordu komutanıydı ve M.S. 471 yılında katledilmişti. Bonus adını, Roma döneminde askeri yetkilere sahip olan ‘Asia’ eyaletinin valisi olarak görmekteyiz. Demek ki, bu tesislerin askeri amaçla kuruldukları anlaşılmaktadır.

– Tesislerin herbiri şehrin en yüksek tepelerine kurulmuştur. Son derece stratejik bir pozisyona sahiptir. Bu noktalardan şehrin giriş çıkışları, Marmara denizinin açıkları, Boğaziçi’nin deniz trafiği ve Haliç’in kıyıları rahatlıkla kontrol edilebiliyordu.

– Bütün bunların haricinde Çarşamba çukurbostanı olarak anılan tesiste çok önemli bir yapının kalıntılarına rastladım. Tesisin kuzey-doğu köşesinde bulunan harabede yaptığım incelemelerde bunun Geç Roma dönemine ait bir hamamın (Tepidarium) olabileceği kanısı çok ağır basmaktadır. Bu keşif ayrıntılarıyla ele alınarak incelendiği takdirde, burada bir askeri kışlanın varolduğu gerçeği daha da iyi anlaşılacaktır.
dreerd_P5110032
-Bu kapsamda ortaya çıkan bulgular doğrultusunda bir ekip tarafından ayrıntılı arkeometrik çalışmalar yapılmalı, bu tesislerin rölevesi çıkartılmalı ve bir rekonstrüktif oluşturularak tesislerin tekrardan kategorik değerlendirmesi yapılmalıdır.

Çukur Bostan Yavuz Selim Caddesi kuzey batı istkametinden bakış 1980

-1980 tarihinde Aspar

 

Klasik Arkeolojinin önde gelen duayenlerinden Prof. Dr. Guntram Koch’a göre bu çukur bostanlar bir Roma askeri kampı olamaz çünkü:
1- Romalılar uzun süreli kuşatmalar için askeri kamplar inşa etmezlerdi.
2- Romalılar sadece Roma İmparatorluğu’nun sınır bölgelerinde askeri kamplar inşa ederlerdi.
3- Bir Roma askeri kampının duvarları genellikle kalın olmazdı, 5 metre ve üstü kalınlıkta olamazdı demek ki.
Demek ki burası bir askeri kamp da olamazdı.
Ben bir arkeolog olarak bu çukur bostanların Roma’daki Domus Augustana ve Domus Flavia’nın doğu tarafında kalan Stadium-Hippodrom ile aynı işlevi gördüğüne inanıyorum. Pek az birkaç Eski Roma kaynağına göre Eski Roma’da hippodrom için, planı bir Eski Yunan hippodromu şeklinde olan bir bahçe tesisi anlaşılıyordu. Bizanslılar da Çarşamba Çukurbostanı’na “Kare Bahçe” ismini vermişlerdir.

aspar-xerokopion1

 

 

Bu iki tez çerçevesinde değerlendirmeler yapmak mümkün. Günümüzde 2013 uydu görüntülerinden görüleceği üzere, Aspar Sarnıcı Fatih Belediyesi tarafından spor ve park alanı olarak düzenlenerek kullanılmaktadır.

678976867

 

1-r. janin, constantinople byzantine, paris 1950, s. 197- 198.
2- p. gylles, de topographia constantinopoleos et de illiuns antiquitatibus, lyon 1561

3-http://eistinpolin330.blogspot.com.tr/search?q=aspar

4-dergi.mo.org.tr

 

Hebdomon Sarnıcı (Fil Damı)

Bizans’tan miras kalan dört büyük açık sarnıçtan biridir. Günümüzde Bakırköy İlçesi, Osmaniye Mahallesinde, Fil Damı Çıkmazı ile Çoban Çeşme Sokağın çevrelediği alanda kalmaktadır. Günümüzde Bakırköy Belediyesi mülkiyetindedir.

Bakırköy tarihinden itibaren sarnıca bakacak olursak; Bakırköy’ün bilinen en eski adı Hebdomon’dur. Hebdomon yedinci anlamına gelmektedir. Ayasofya önünde bulunan ve tüm hesaplamaların yapıldığı Milion Taşı’na yedi mil uzakta olduğu için bu balıkçı köyü Hebdomon adını almıştır.

 

Fildami(yukaridan) vikipedia

 

Foto-1 Sarnıcın Yukarıdan Görünümü

Hebdomon’un Bizans’ta en önemli özelliği, gelen önemli konukların imparatorların, şehre girmeden önce burada karşılanıp, sefere giden ve dönen orduların burada yapılan törenlerle uğurlanıp, karşılanmalarıdır.

Konumuz olan Hebdomon açık sarnıcı haricinde bir tane daha sarnıç bulunmaktadır Bakırköy sınırlarında. Yıllardan beri tellerle çevrilerek korunmaya alınmış olan Sahil yolunda Galleria ile Gelik Restaurant arasındaki ağaçlık yerde bulunan bu sarnıç için henüz bir arkeolojik kazı gerçekleştirilmemiştir.

Fil Damına dönecek olursak, Mimarlar Odası’nın yayınladığı derginin 1967 yılında yayınlanan ikinci sayısında Erdem Yücel yazısında sarnıcın Veliefendi hipodromunun kuzeyinde, kara surlarındaki Altınkapıya 2 km. mesafede ve Bakırköy yolunun sağ tarafında yer almaktadır. istanbul surlarının dışında kalan ve inşa tarihi kesin olarak bilinmeyen bu sarnıcın VIII. yüzyıla ait olması kuvvetle muhtemeldir. Sarnıç, Bakırköy’e yakın Hieria sarayı ile Campes kışlasının su ihtiyacını karşılamakta idi. Hebdemon sarnıcı, 127 X 76 metre ebadında dikdörtgen bir plân şekli arz etmektedir. Derinliği 11 metre olan sarnıcın duvarları kuzey ve güney cihetinde 4 metre, doğu ve batıda ise 7 metredir. Ayrıca duvarlar hariçten helezonlu bir sistem vasıtasıyla de daha sağlamlaştırılmış olup inşaî malzemesini 5 sıra tuğla ile 2 sıra kaba yontma taş teşkil etmektedir. Sarnıcın üst kısmı bugün tamamen toprak ile aynı seviyededir. Fetihten sonra Türk devrinde, burası padişahın fillerinin ahırı olarak kullanılmış ve bu yüzden fil damı (fil evi) ismiyle zamanımıza kadar anıla gelmiş olduğundan bahseder ve o yıllarda şahısa ait bostan olarak kullanıldığını söylemektedir.

 

Minyatürist Sabriye Şeker'in Fildamını gösteren detayı

Foto-2 Minyatürist Sabriye Şeker’in Fildamını gösteren detayı.

 

 

makrikoy

Sarnıç Bakırköy’ün arkeolojik haritasında 4 numara ile işaretlenmiş olan yerde bulunmaktadır.

 

Bambaşka Bakırköy Gazetesi sarnıcın mülkiyet hayatı için “uzun bir zaman Bornovalı ailesinin mülkü olarak kaldıktan ve bostan olarak kullanıldıktan sonra kamulaştırılarak 1996 yılından itibaren içerisinde konser ve etkinlikler (açık hava sineması) düzenlenmeye başlanan Fildamı bir gösteri merkezi olarak kullanılmaya başlandığını söyler.” Bir süre sonra ise yüksek desibelde müziğin sarnıcın duvarlarına zarar verdiği belirtilerek konser ve etkinlikler kesilir.

 

moltke hrt

 

Foto-3 Moltke Haritasında Sarnıcın Yeri

 

2003 yılında Eğitim Gönüllüleri Vakfı’na verilen Fildamı’nda vakıf istediği projeyi gerçekleştiremediği için aynı yıl Bakırköy Belediyesi Gençlik Merkezi’ne (BAGEM) verilmiş ve gençler burada ramazan şenliklerini düzenlemişlerdir. En son 1991 yılında ise daha önce söylediğimiz gibi şu an ki sahibi Bakırköy Belediyesi’ne devredilir.

 

ottoman hrt

 

Foto-4 Ottoman Haritalarında Sarnıcın Yeri

 

SARNIÇ SON HALİ

Foto-5 Sarnıcın Son Uydu Fotoğrafı

 

Bir zamanlar Bakırköy-Turgay TUNA-İletişim yayınları ( Aktr: Erkmen Senan)

Iustiniaus Döneminde İstanbul’da yapılar-Fırat DÜZGÜNER-Ark.ve San. Yay. (Aktr: Erkmen Senan)

Bambaşka Bakırköy Gazetesi, Sayı: 10, Mart 2009, sf. 14

 

Büyük Otlukçu Yokuşu Sarnıcı

 

Süleymaniye civarındaki şimdi yeri bir arsa olan Şeyhülislâm Resmî Efendi Camii’nin avlusu altında Bizans kaynaklarında ismine rastlanmayan ve Büyük Otlukçu Yokuşu olarak adlandıracağımız bir sarnıçtır.

 

Görüntü

Sarnıcın şimdiki hali

Görüntü

 

Bazı kısımları zemin seviyesinde olan sarnıcı inşaî durumuna dayanarak Commenuslar devrine (1057 – 1185) tarihlendirmek icap eder. Kuzey cihetinde açılan bir menfezden içerisine girilen sarnıç 21×21 m. ölçülerinde kareye yakın bir plan şekli göstermektedir. Giriş’e nazaran sağ taraftaki duvarın üzerinde 2.50 m. genişlik ve 1.20 m. derinliği olan beş ayrı niçin bulunduğu dikkati çekmektedir. Ana mekânda yer alan 24 granit sütunun büyük bir kısmı birbirinin eşi olmasına rağmen aralarında istinaî bazı örneklerin de bulunduğu gözden kaçmamaktadır. Keza bunlardan biri, çan şeklindeki postamente sahiptir. Korint tarzı başlıklardan bazısı daha ince ve o nisbette daha teferruatlı işlenmiş, bir başka örneğin ise bunun tam aksine oldukça kaba işçiliği vardır. Bundan başka sütunlardan birkaç tanesi üzerinde rastlanan harflerin, burada çalışmış işçilere ait olmaları da kuvvetle muhtemeldir. Sarnıcın üst örtüsünü, sütunlar üzerine oturan kemerlerin taşıdığı küçük kubbeler teşkil etmektedir. İhata duvarları üzerindeki sıvaların bir kısmı da bu kubbeleri kaplamaktadır. Büyük Otlukçu Yokuşu Sarnıcı bugün perişan bir durumdadır ve tamamen çöp yığınları ile kaplıdır. (1)

 

Görüntü

Yapı 2000 yılında yüzey araştırması yapan Feridun Gümüş tarafından Haliç Caddesi’nde ki sarnıç olarak isimlendirilmiştir. Fatih Camii’nden Haliç’e inen yokuşun güneyinde, camiye çok yakın bir yerde, 6 numaralı Fatih apartmanının yanında bir Bizans sarnıcı harap halde bulunmuştur. 12 kubbesi ve 9 sütunu ayakta kalabilen yapının sütun başlıkları garip bir şekilde betonla kaplanmıştır. Kayıtlarda adına rastlanmayan bu eski Bizans sarnıcının tarihini, yapıdaki betonlaşma yüzünden tespit edemedik. Konum olarak büyük Otlukçu Yokuşu diye geçen mahallede Kirmasti Mescidi yakınındaki sarnıcın bu olup olmadığı belli değildir. Bu konunun aydınlatılması için çalışmalarımız sürmektedir. (2)

 

Görüntü

 

Mamboury haritalarında Sarnıç gözükmektedir.

 

Görüntü

 

Pervititch haritalarında Sarnıç

 

Görüntü

 

Görüntü

 

Moltke haritalarında Sarnıcın bulunduğu yer

 

 

 

1-Mimarlar odası arkitekt veri tabanı

2- Fener-Ayakapı-Cibali-Unkapanı 2000 yılı yüzey araştırma raporu Feridun Özgümüş

Philoxenus (Binbirdirek) Sarnıcı

Hipodromun güney-batısında yer alan Philoxenus sarnıcının ismi ile inşa tarihi üzerinde birbirine zıt iddialar ortaya atılmış ve dolayısıyla yazarlar bu konuda anlaşamamışlardır. Romanın ikiye taksiminden sonra, Konstantin I Bizans’ın payitahtını İstanbul’da kurduğu zaman ayandan 12 kişi onunla birlikte gelmişti. Bu 12 kişiden biri olan PhiIoxenus, eski Roma surlarının bulunduğu mevkiin yakınında kendi sarayını inşa ettirmiş ve ayrıca bunu geniş bir sarnıç ile de teçhiz etmişti. Sarayının hipodromdan, imparator sarayından daha yüksek ve denize nazır olabilmesinin temini için sarnıcın irtifaı oldukça fazla tutulmuştu (1).

Resim

 

C. Diehl, sarnıcın İustinianus zamanında (518-527) inşa edildiği fikrindedir. Zira iç kısımlarda rastlanan üzeri damgalı tuğlalar bu zamana ait bulunmaktadır. Sarnıç, E. Maumbory’nin ileri sürdüğü gibi Konstantin devrinde Philoxenus tarafından yaptırıldığı ve İustinianus zamanında da tamir edilerek genişletilmiş olması kuvvetle muhtemeldir. Bu husus kabul edildiği takdirde Philoxenus sarnıcını 306-337 yılları arasına tarihlendirmek çok yerinde olacaktır. Philoxenus sarnıcı, 64 X 56 metre ebadında bir plân şekli arz etmekte olup 3000 metre kareden daha fazla mekâna sahiptir, içerisinde her biri 14 sütundan mürekkep 16 sıra halinde 224 mermer sütun bulunmaktadır. Burada özel bir durum kendini göstermekte olup o da ortalarında kelepçeler bulunan iki ayrı sütunun üst üste bindirilmesiyle meydana gelmiş olmalarıdır. Birbirlerinden 3.75 – 3.80 metre mesafede yer alan bu sütunların taşlıkları kaba şekildeki impestiardan müteşekkildir. Sütun çapları 0.65 metre ile 0.68 metre arasında değişmekte, yükseklikler ise 12.40 metreyi bulmaktadır. Sütun başlıklarının büyük bir kısmı üzerinde o zaman bu işte çalışan taş yontucuların hılı bulundukları loncaların monogramları yazılıdır. Sütunlar birbirlerine kemerler vasıtasıyla bağlanmış ve dolayısıyla sarnıcın üzeri pandantiflere oturan tonozlarla örtülmüştür. Köşeleri kavisli ve yuvarlak olan yan duvarların kalınlığı muhtemelen 2.90 metredir.

Resim

 

Restorasyon Süreci

Duvarların üzeri sıvanmış ve ayrıca taş levhalarla da kaplanmıştır. Üst kısımlarda mazgal şeklinde muhtelif pencereler görülmekte ise de bunlar dışarıdan zamanla yükselen toprak dolayısıyla fonksiyonunu artık kaybetmişlerdir. Zeminden 15 metre aşağıda bulunan sarnıcın içerisine taş bir merdiven vasıtasıyla inilmekte ve ayrıca üst kısımda havalandırma bakımından elzem bacalar açılmış bulunmaktadır. Son yıllarda burada yapılan kazılar, sarnıcın bir kanal vasıtasıyla civardaki yarım yuvarlak meydan ile bağlantısı olduğunu meydana çıkarmıştır. Philoxenus sarnıcı Bizans’ın son devrinde terk edilerek metruk bir hal almıştı.

Fetihten sonra üzerinde Murad IV (1612 -1640) devrinde Tayyarzade ve Fazlı Paşaların konakları inşa edilmiş, asrımızın başında ise burası iplik ve dokumacılar tarafından kullanılmış, bu arada kurulan pazar yerinin ambarı vazifesini de üzerine yüklenmişti.

 

 

Resim

 

 

 

Resim

 

Kauffer Haritasında Sarnıcın Bulunduğu Alan

 

Resim

 

Mamboury Haritasında Sarnıcın Bulunduğu Alan

 

Şu an artık sarnıç düğün, parti, sergiler, açılışlar, için kullanılmaktadır.

 

Resim

 

Resim

 

Sarnıcın şu an üstünde bazı yapılar mevcut ve bir kısmı park olarak kullanılmakta.

 

 

(1) Ernst Maumbory, istanbul (Rehberi seyyahin) istanbul 1925, s. 456-457.

Arkitekt- İstanbul’un Bizans Sarnıçları (1967)-Erdem Yücel

envanter.gov.tr