Zeuksippos Hamamı – Zeus Hippios Tapınağı

 

 

YAPIMI

 

Antik çağda Bizans, özellikle mimari açıdan yüksek bir ustalığa erişmişti. Buna paralel olarak, kent yapı teknolojisi bakımından gelişim göstermişti. Zira Bizanslı mimarlar sadece sağlam değil; aynı zamanda da estetik açıdan güzel yapılar yapmayı biliyorlardı.

Bizans’ın  çekirdeğini oluşturan kentin birinci bölgesi, bugün Topkapı Sarayı ve Ayasofya’nın bulunduğu alandır. Burada Bosporos Akra’da (Sarayburnu) Bizans’ın akropolisi yer alırdı.

Kent talihsiz bir şekilde Septimus Severus ile Pescennius Niger arasındaki taht mücadelesinde Niger tarafını tutma gafletinde bulunmuştur. Bu hata Bizans’a pahalıya mal olmuştur. Yaklaşık 3 sene boyunca kuşatıldıktan sonra teslim olan kent çoğu şeyden yoksun bırakılmıştır. Hamamları, tiyatroları, tapınakları meclisi ve kentin önemli yapıları Severus’un askerleri tarafından yağmalanmış ve tahrip edilmiştir. Böylelikle bir zamanlar boğazın incisi olan kent tam anlamıyla yerle bir edilmiş ve köy statüsüne indirgenerek Perinthos’a bağlanmıştır.

345234242

Severus Bizans’ı ziyaret ettiğinde onu zeytin dallarıyla karşılayan, adını yücelten ve kendisine yakaran halkın perişan durumunu görmüş ve Bizanslılara karşı olan öfkesine son vermiştir. Oğlu Caracalla’nın da ısrarı üzerine, kente yeni bir düzen getirmek için harekete geçmiştir.

Uygulanan master planı çerçevesinde ilk aşamada Zeuksippos Hamamı, Hipodrom, Artemis Kynegeion’u ve tiyatronun yapımına başlanmıştır.

Hamamın yapımına 196 yılında başlandığı ve Büyük Konstantin tarafından (324-337) tamamlandığı tahmin edilmektedir.

1946 ug

 

 

ROMA VE BİZANS’TA HAMAMLAR

 

Bizans döneminde umumi hamamlar birçok şeyin görüşülüp tartışıldığı mekanlar olmuştur. Hatta buralarda çalgılı eğlenceler düzenlendiği  ve yemek yenildiği hususunda bilgiler vardır. 425-430 yıllarına ait bir belgeye göre Konstantinopolis’te umuma açık dokuz büyük hamam bulunuyordu. Bunlardan başka halkın ücret karşılığında faydalandığı bir iki mekandan ibaret 150 kadar küçük hamam da mevcuttur.

Constantinople_imperial_district_tr

Roma İmparatorlarından Valens’in 365 yılında VII. Bölgede inşa ettirdiği Kalendu Hamamı, VI. yüzyıla kadar çalışmıştır. Şu anki Fatih semti civarında345’e doğru inşa edilen Konstantinianai Hamamı V. Yüzyılda genişletilmiş X. Yüzyıla harap bir halde girmiştir. Forum Bovis’te ise hadım Niketas IX. Yüzyılda bir hamam yaptırmıştı. İmparator Arkadios’un (395 -408) kızının da Arkadiane adında büyük bir hamam yaptırdığı bilinmektedir. IX. yüzyıl başlarında Büyüksaray’da Pithekeion adında bir hamama daha rastlanır. Bunlar gibi kaynaklarda var olan ve yeri tespit edilemeyen çok sayıda hamamdan söz etmek mümkündür.

Kentin en eskisi kabul edilen Akhilleus Hamamı 432 yılında yanmış daha sonra onarım görüp muhtemelen başka bir adla faaliyetini sürdürmüştür.

 

LOKASYON VE ÇEVRE

 

Kentin ikinci bölgesinde yer alan Zeuksippos Hamamı, Septimus Severus tarafından inşa edilmiştir. Bu yüzden Bizanslılar tarafından aynı zamanda Severus Hamamı olarak da bilinirdi. Bizans’ta yer alan çok sayıda hamam gibi Zeuksippos Hamamı’nın da lokasyonu tam olarak belli olmayıp bazı görüşlere göre Aya Sofya’nın çok yakınında olduğu, bazı görüşlere göre ise Akropolis içerisine inşa edilmiş Akhilleus banyolarının yaklaşık 450 metre güneyinde olduğu öne sürülür.

Leontios ise Zeuksippos ile Hipodrom arasında yer alan bir konakla ilgili olarak yazdığı epigramda şu ifadeler yer almaktadır:

Bir yanımda keyifli Zeuksippos Hamamı,

Diğer yanımda ödül kazanmış atların meydanı,

Burada bedenlerini yıkayanları seyredip,

Huzurumuzdaki ziyafet için burada soluklan;

Ve tekrar stadionlara dönmek için akşam yemeğine gene vaktinde gelebilirsin.

Sanki evinden yanıbaşındaki komşuna gider gibi.

A. Vogt mega palation restitüsyonuuuuuu

 

Procopius bizzat tanık olduğu İustiniaus Dönemi’nde İS. 532 yılının 14 Ocak tarihinde vuku bulan Nika Ayaklanması sırasında çıkan büyük yangında birbirine yakın konumdaki Aya Sofya, Khalke adı verilen saray girişi gibi yapılarla birlikte Zeuksippos Hamamı’nın da yandığını söylemektedir.

Miletos’lu tarihçi Hesykhios ise Bizanslılara karşı öfkesine son veren Roma İmparatoru Septimius Severus’un gerçekte Herakles’e adanmış koruluğun içinde yer alan Zeus Hippios Sunağı’nın üzerine Zeuksippos Hamamı’nı inşa ettiğini bildirir. Zeuksippos ismi Trakların atlı tanrısı olduğu varsayılan Zeus Hippos’tan gelmektedir. Yeri gelmişken ek bir bilgi verecek olursak Trakların ismi ise tarihçi Heredot’un “vahşi, kana susamış savaşçılar” olarak tanımladığı ve Bizanslıların ataları olarak kabul ettikleri bir topluluktur.

Ardından hamamın adını üstüne inşa edildiği Zeus Hippios Sunağı’nda almış olduğuna ilişkin söylenceye değinir. Hamamın buradaki Zeus kutsal alanı içinde yapıldığı ifade edilir. Bu yüzden hamama Zeuksippos adı verildiği konusunda hemfikirdir. Eusebios “Bizanslıların hamamın adını, buraya çok sayıda resim yapan Zeuksis’ten aldığını düşünenlerin yanıldığını” söyleyerek bu durumu doğrular gözükür.

ottoman haritası

 

Hamamdaki ve bahçesindeki taş işleme sanatlarına değinecek olursak, Georgius Cedrenus bu hamamda taş ve mermer sanatının her yönüyle görkemli bir şekilde izlendiğini dile getirmektedir. Tunç heykellere öykünen eski insanların neredeyse canlanacak derecede başarıyla betimlendiğini ifade etmektedir. Bunlar arasından Homeros heykelini şöyle tasvir eder: Alnı kırışmış ve düşünceli bir şekilde ellerini göğsünün altında birleştirmiştir. Sakalı kayıtsızca sarkıktır. Saçları iki yanda alna doğru seyrelmiş; yüzü yaşlılıktan ve derin düşünceden dolayı asılmıştır. Burnu orta ölçüdedir. Gözleri genellikle körlerin sergiledikleri gibi göz kapaklarına doğru kaymıştır. Khiton ayakkabı kayışları vardır.

Homeros ile birlikte hamamda antik çağın önde gelen bilginlerinin, şairlerinin, hatiplerin ve ünlü kahramanların tunçtan yapılmış heykellerinin yanı sıra mermerden yapılma adeta canlı ve nefes alıyormuş gibi gözüken eski ustalık ürünü yontuların varlığına işaret etmektedir.

Christodorus tarafından kaleme alınan Zeuksippos Hamamı ve çevresini betimleyen şiirde bu heykeller detaylı bir şekilde tasvir edilmiştir. Söz konusu şiirde hamam ve çevresinde Apollon, Artemis, Hermes, Aphrodite, Herakles gibi tanrı heykellerinin yanında; Homeros ve Hesiodos gibi ozanlar; Aiskhylos ve Euripides gibi tragedya yazarları; Herodot, Thukydides ve Ksenophon gibi tarihçiler; Herakleitos, Pythagoras, Platon ve Aristotales gibi felsefeciler; Aiskhines, Demosthenes ve İsokrates gibi hatipler; Simonides, Sappho, Alkmaion, Pindaros, Menandros, Vergilius gibi şairler; Perikles, Pyrrhos, Pompeius, İulius Caesar gibi komutan ve devlet adamları ile Kalkhas, Menelaos, Odysseus, Deiphobos, Aeneas, Sarpedon, Aias, Akhilleus gibi mitolojik kahramanların sayısız heykeli yer almaktaydı.

rekonstrüksiyonnnnn - Kopya copy

A-ZEUS HİPPİOS TAPINAĞI B- ZEUKSİPPOS HAMAMI

 

Bu heykeller büyük bir ihtimalle İ.S. 392 yılında Doğu Roma İmparatoru Büyük Teodosius’un (379-395 imp.) pagan dinleri ve kültürleri yasaklayan fermanının ardından hamamın yakınlarına gömülmüş olmalıdır. Zira bu bakımdan Souda’nın (Suda) Sofya maddesine göre Aya Sofya’nın yapımı sırasında kilisenin temelleri kazılırken ve çevresinde 427 adet Helen eseri, 12 burç tasvirinin ve Doğu Roma İmparatorlarına ait 80 heykelin ortaya çıkarıldığı ifade edilmiştir. İustinianus’un bu heykelleri kentin çeşitli yerlerine yerleştirdikten sonra kiliseyi yaptırdığını belirtmiştir.

 

MİMARİ VE DEĞİŞİM

Zeuksippos hamamı, yalnızca sıcak banyo alınan bir hamam değil, yıkanırken çıkan buharlarla Zeus’un temsil edildiği, dolayısıyla yıkanan kişiyi saran buharlarla Bulut tanrı Zeus tarafından etrafı sarılan insanın, tanrılar tanrısına bir çeşit tapınması olayını içeriyordu. Bu saptama, Zeuksippos hamamının Byzantion’daki varlığına işaret eden en önemli belgedir. Roma hamamlarında görülmeyen bu tinsel içerik ve tetrastylos tapınak girişi şeklindeki plân, hamamın, Byzantion döneminden Roma’ya miras olarak kalan yapılardan biri olduğunu açıkça ortaya koymaktadır.

 

Zeuk Hippios tapınağının ise Schedel gravüründe mimari yapısı itibariyle tholos planında olup, iç içe dairesel iki katlı olarak gösterilmiştir. En yüksek kubbe (spharairoeides tholos – testudo orbiculata) ve bunun da üst ortasında, aynen Aya Sofya’da olduğu gibi fakat daha küçük oranda olmak üzere yeniay biçiminde (menoeides-bicornis luna) bir üst yapı bulunmaktadır.

inciciyannnnnnnnnnnn - Kopya copy

1758 – 1833 yılları arasında yaşayan İnciciyan’a ait gravürde, Soter Khristos tes Khalkes (Aslanhane, Nakkaşhane) olarak nitelenen yapı görüntüsü itibariyle Zeus Hippios’un bir benzeri olup, yine onun gibi oktagonon planındadır.

 

Fırat Düzgüner, Justinianus Döneminde İstanbul’da Yapılar adlı kitabında İnciciyan tarafından oldukça harap durumda tasvir edilen bu yapının büyük olasılıkla Zeus Hippios olduğunu belirtip, gravürde yapının sadece belli bir seviyeden yukarısının tasvir edilmiş olmasını alt kısımlarını dışarıdan görememiş olmasına bağlamaktadır.

Schedel Gravürü

Schedel Gravürü

 

Aynı kaynakta çeşitli gravürler ve bilgiler incelenerek, Gyllius’un Bizanslı Dionysios’tan yaptığı alıntıdan da yola çıkarak Zeus Hippios tapınağının Bizans döneminde hiç bir zaman yıkılmadığı, Zeuksippos Hamamı’nın ise Zeus Hippios’un Hipodrom yönündeki, etrafı peribolosla çevrili temenosuna ve Zeus Hippios Tapınağı’na bir eklenti olarak inşa edildiğinden bahsedilmektedir.

 

Burada önemli olan diğer bir nokta, Zeuksippos’un üzerinde yer alan üç adet yüksek kule şeklindeki çıkıntılardır. Hamamın büyüklüğü göz önüne alındığında, bu mimari ögelerin, Hipokaustta (ηιπωκαυστ, Hypocaust-Suspensura, Külhan, Cehennem, Halvet) yakılan büyük orandaki yakıta ait atık enerjinin, aynı oranda büyük tutulan bacalara ait olduğu, kuşku götürmemektedir.

19343745772_155b9231af

  1. yüzyılda Bizans İmparatorluğu’nun üzerindeki aşırı askeri ve politik baskının sonucu, halk banyoları ortak lüksten daha az ve zor bulunur hale gelmiş ve birçok halk tesisi ve toplanma yeri askeriyenin amaçları için kullanılmaya başlanmıştır. Banyo olarak kullanıldığı son tarih 713 yıldır. Sonra bir parçasının Noumera olarak adlandırılan hapishane, diğer parçasının ise ipek atölyesi olarak kullanılmaya başlanmıştır.
  2. Yüzyıl başlarına kadar kullanıldığı düşünülen yapıda 5. Yüzyılda küçük satış yerleri olduğu tespit edilmiştir. 10. Yüzyıla gelindiğinde hala yapının harabesi görülebiliyordu.

19323736946_643affa942

Yapıya dair son bilgi ise 1927-1928 yıllarında yapılan kazılarda bazı parçaların çıkartıldığıdır.

hamamın kalıntıları

Haliz hazırda lokasyon itibariyle alanda bulunan Hürrem Sultan Hamamı (1556) için Justinianus Döneminde İstanbul’da Yapılar kitabında yapılan incelemelerde şu sonuçlara ulaşılmıştır.

Eğer Hürrem Sultan Hamamı 1556 yılında inşa edildiyse burada bulunan yapıların (özellikle Zeus Hippios ve Soter Khristos tes Khalkes (?) ile Zeus Sippos Hamamı) en geç 1556 yılında ortadan kaldırılmış olması gerekirdi. Dolayısıyla 1556 yılını takip eden Merian, Banduri ve Homann gravürlerinde, aynı adresteki Haseki Hürrem Sultan Hamamı’nı görmemiz gerekirdi.

 

mekanların dağılımı

TAPINAĞIN AYRINTILARI

 

Zeus Hippios Tapınağı’nın çok geniş bir zaman dilimi içerisinde yangın, deprem, yıldırım çarpması ve cephane malzemelerinin infilak etmesi nedenleriyle, özellikle 1490 tarihinden sonra Türkçe isminin “Güngörmez” olarak anılması ve her iki yapının da aynı olması ihtimalini güçlendirmektedir.

Sonuç olarak, Pagan Dönemi’nin en görkemli yapılarından biri olduğu bilinen Zeus Hippios Tapınağı’nın; bir müddet sonra Mega Palation’un tribunali, daha sonra Oktagonon adıyla anılan ve şimdilik işlevi bilinmeyen bir yapı olarak kullanıldığı, 10. Yüzyılda 1. Romanos Lekapenos zamanında yapılan restorasyon ve eklentilerden sonra Soter Khristos tes Khalkes Kilisesi, Osmanlı Dönemi’nde Cebehane’ye dönüştürüldüğü ve nihayet Soter Khristos tes Khalkes hüviyeti nedeniyle Osmanlı Dönemi’nde halk tarafından “Güngörmez Kilisesi” olarak adlandırılmış olabileceğini söylemek mümkündür.

 

 

(1)- İstanbul’un Antikçağ Tarihi – Murat Arslan

(2)- http://www.islamansiklopedisi.info/dia/pdf/c15/c150228.pdf

(3)- Süleyman Demirel Ünv. Yeni Başkentinde Bizans İbrahim SAĞLAM – 10.06.2013

(4)- İstanbul’un 100 Hamamı – Akif Kuruçay

(5)- Hamam – Semavi Eyice – Cilt 15; Sayfa: 404

(6)- Pero Tafur Tavels and Adventures 1435-1439 Routledge, 2004

(7)- J.A.S. Evans The Age of Justinian.

(8)- Ferdinand Gregorovius, Annie Hamilton History of the City of Rome in the Middle Ages

(9)- http://fduzguner.blogspot.com.tr/2010/11/antik-istanbul-ii.html

(10)- Fırat Düzgüner, Justinianus Döneminde İstanbul’da Yapılar-Arkeoloji ve Sanat Yayınları

 

 

 

 

 

 

Reklam

Dragos Kazıları

KARTAL VE ÇEVRESİNİN TARİHÇESİ

İstanbul’un doğu yakasında yer alan Kartal İlçesi kuzeyde Ümraniye, kuzeydoğu’da Beykoz ve Pendik, doğuda Sultanbeyli ve Pendik, batıda Maltepe ilçeleri ile çevrilidir. Güneyinde ise Marmara Denizi yer alır. Kocaeli Yarımadasının bir uzantısı olarak kabul edilen Kartal tarih öncesi dönemlerden itibaren iskan görmüştür.

Tuzla, Pendik, Ümraniye, Dudullu ve İçerenköy’de bu dönemlere ait izler ve yerleşim yerleri tespit edilmiştir. M.Ö. 2 ve 3. binler arasında Marmara Denizindeki su seviyesinin düşmesi ve tuzlanma oranının artması sonucu değişen ekolojik şartlar Marmara kıyılarının tümünde yerleşimin terk edilmesine yol açmıştır.

Marmara kıyılarının tekrar iskan görmesi genel olarak M.Ö. 2. binlerin başlarında Karadeniz ve Balkanlar üzerinden gelen Trak halklarının göç etmesiyle başlar. M.Ö. 1200 yıllarında bölge Trak kökenli bir halk olan Bithynialılar tarafından iskan edilmiştir ve M.Ö. 1. binlerde (Demir Çağında) bir krallık olarak tarih sahnesinde belimiştir.

Bu döneme ait yazılı kaynaklarda da bölge Bithynia Trakyası olarak adlandırılmıştır. Bithynia toprakları M.Ö. 94-74 döneminde veraset yoluyla Roma’ya bağlanmış ve M.Ö. 74’de Roma’nın bir eyaleti haline gelmiştir. Daha sonra Bizans İmparatorluğu sınırları içinde kalan bölgeye Türklerin gelişi 1080 yılının başlarına rastlamaktadır. Ancak, 1329 yılında bugünkü Maltepe’de yapılan ve Bizanslıların yenilgisiyle sonuçlanan Pelekanon Savaşı sonrasında Osmanlılar bölgeye tümüyle hakim olmuştur.

İstanbul’un merkezinde olduğu gibi, Bithynia toprakları içinde kalan Kartal ve çevresinde de Helenistik ve Roma dönemleri ile ilgili bilgilerimiz oldukça sınırlıdır. Fakat, Bithynia’nın Roma Dönemi’nde yoğun bir imar faaliyetlerine sahne olduğu Genç Plinus’un mektuplarından anlaşılmaktadır. Bu dönemlerle ilgili olarak Samandıra’da ve Maltepe-İnceğiz köyünde Helenistik Dönem’den Geç Roma Dönemi’ne kadar süreklilik gösteren tümülüs tipi mezarların olduğu nekropol alanı tespit edilmiştir. Kartal ve çevresinin tarihi ile ilgili bilgilerimiz daha ziyade Bizans Dönemi ile başlar.

Kadıköy’den Pendik istikametine doğru Hieria (bugünkü Fenerbahçe), Rufiniannes (Caddebostan), Poleatikon (Bsotancı), Satyros, Bryas, Kartalimen (ya da Cartalimin bugünkü Kartal), mevkilerinin sıralandığı bilinmektedir. Ayrıca Tuzla (Akritas), Pendik (Pa(e)ntikion), Kartal, Maltepe, Küçükyalı ve Bostancı kıyılarının limanlara sahip olduğu ifade edilmektedir. Ayazmaları ve su kaynaklarıyla ünlü Kartal ve çevresinde Bizans Dnemi’ne ait bir çok manastır ve kilise kalıntısı tespit edilmiştir.

Tuzla’da ki Akritas Burnu yakınlarında 6. yüzyılda varlığı bilinen Hagios Trifon Manastırı, çevredeki küçük adalarda da Hagios Andreas ve Hagia Glikeria manastırlarından söz edilmektedir. Hagios Teotokos ve Hagios Demetrios manastırları ise yarımadadaki diğer dinsel yapılardı. Yine Tuzla kıyı şeridinde bir kilise kalıntısı ve Tuzla Değirmenaltı mevkiinde bir Bizans kalıntısı da tespit edilmiştir. Pendik’in Çınardere Mahallesinde Orta Bizans Dönemine tarihlenen bir manastır kalıntısı ile Maltepe-Küçükyalı’da da Satyros manastırı (Satry’e (satir) adanmış bir tapınağın üstüne, Konstantinopolis Patriği İgnatos tarafından M.S. 837-877 civarında inşa ettirilmiştir) ya da Bryas sarayı olduğu düşünülen bir kalıntı vardır.

Ayrıca Samandıra’da kaynak suyuyla ünlü Alemdağ yakınlarında I. Tiberius Konstantinos (578-582) ve Mavrikos (582-602) dönemlerinde inşa edilen bir Bizans (Damatrias) sarayının olduğu belirlenmiştir. Sultanbeyli’de Aydos Dağı üzerinde Orta ve Genç Bizans dönemlerine ait kale yerleşimi tespit edilmiştir.

 

DRAGOS KAZILARI

İstanbul V Numaralı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu’nun 16.07.2010 tarih ve 2689 numaralı kararı ve Kültür ve Turizm Bakanlığı Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğü’nün 05.02.2010 tarih ve 25462 sayılı kazı sondaj ruhsatnamesi ile Kartal İlçesi, Orhantepe Mahallesi, Dragos Mevkii, 188 pafta, 2222 ada, eski 162 yeni 207 parsel’de kazı çalışmalarına İstanbul Arkeoloji Müzeleri Müdürlüğü başkanlığında 20.12.2010 tarihinde başlanmıştır.

Dragos Bizans kalıntılarının bulunduğu 207 parsel, V Numaralı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu’nun 29.12.2011 tarih ve 252 sayılı kararı ile 1. derece arkeolojik sit olarak ilan edilmiştir. 2010 yılında başlatılan kazı çalışmalarında parselin ortasına yakın alanda, kuzeyde, güneyde ve batıda olmak üzere üç ayrı bölgede çalışma yapılmış, alanın kuzeyinde hamam kalıntıları, güneyinde olasılıkla dini bir yapı kalıntısı ve batısında ise işlevi henüz bilinmeyen oldukça sağlam ve iyi işçilikli bir yapı olmak üzere üç ayrı mekan ortaya çıkartılmıştır.

Bizans Dönemi’nde Constantinopolis’in bir çok yerinde saray-malikane-hamam, kilise-manastır-hamam ya da malikane-kilise-hamam üçlemesinin bulunduğu ve Anadolu yakasındaki Marmara kıyılarında bir çok köşk, saray ve manastırın varlığı bilinmektedir. Ancak kazıların bu aşamasında, Dragos kazısı kilise, yapı ve hamam kalıntısının adı bilinen bir saray, özel bir malikane ya da manastırla bağdaşlaştırılması mümkün görünmemektedir. Mevcut kalıntıların genel olarak 4-6. yüzyıllar arasında inşa edildiği, çeşitli eklemeler, onarımlar ve düzenlemelerle 13. yüzyıla kadar kullanıldığı yapılan kazı sonuçları ile söylenebilir.

 

DİNİ YAPI-KİLİSE KALINTISI

 

Hamamın güneyinde yine geç Roma erken Bizans dönemine ait M.S. 4-6 yüzyılda inşa edilen kilise tespit edilmiştir. 2010 yılında başlayan ve kazıları hala devam eden kilisenin açığa çıkarılan mevcut ölçüleri 40 m. x 20 m. (695 m²)’dir. Plan özelliklerine bakıldığında üç nefli, üç apsisli bazilika planlı bir kilise olduğu görülmüştür.

Dragos Kazıları Kilise Planı

Dragos Kazıları Kilise Planı

Çift narteksli (giriş mekanları) kilise, naos (ana mekan) ve kutsal bema (apsisin ve ilahi söyleyen koronun olduğu yer, ibadet yeri) bölümlerinden oluşmaktadır. Ana nef apsisinin güneyinde ve kuzeyinde mermer kaplı vaftiz odaları (pastaforium hücreleri) bulunmaktadır. Yapının batıdan üç kuzeyden iki adet girişi bulunmaktadır.

20151203_101226 - Kopya

 

Kazısı devam eden bu yapının duvarları bağlayıcı olarak horasan harcının kullanıldığı taş ve tuğla ile inşa edilmiştir. Yapının taban ve duvarlarında ise mermer kaplamalara rastlanmıştır. Bu alanda yapılan kazılarda çok sayıda mermer mimari elemanlar ortaya çıkarılmıştır. Bunlar arasında boya bezemeli mimari elemanlar sayısal fazlalığı ile dikkat çekmektedir. Erken Dönem Bizans mimarisinde yapıların etkisinin arttırılmasının sağlanması için yoğun olarak mermer kullanıldığı bilinmektedir. Ayrıca kilise duvarının etrafında yetişkin ve çocuk mezarları tespit edilmiştir.

20151203_101037

 

20151203_101034

HAMAM KALINTISI

Dragos hamamı ilk defa 1974-1977 yılları arasında yapılan kazı çalışmalarıyla ortaya çıkarılmıştır. 2010 yılında tekrar başlayan kazı çalışmalarıyla hamamın büyük bir kısmı açığa çıkarılmıştır. Hamam yapısından günümüze hamamın alt yapısı olan ısıtma sistemi (hypokaust) ile hamam işlevlerinin yerine getirildiği üst yapıya ait kalıntılara ulaşılmıştır.

Dragos Hamam Planı

Dragos Hamam Planı

Roma hamamlarında olduğu gibi, Bizans hamamlarında da apodyterium (soyunma odası), tepidarium (ılıklık), caldarium (sıcaklık) ve frigidarium (soğukluk) adlı mekanlar bulunur. Hamamların ısıtılması hypokaust adı verilen taban altı ısıtma sistemi ile sağlanır. Sistemde praefurnium adı verilen odun ateşiyle hamamın ısıtılmasını sağlayan genellikle kemerli geçişler ile tabanı taşıyan ve sıcak havanın dolaşımını sağlayan pilae adı verilen küçük ayaklar bulunur.

20151203_101859 - Kopya

 

Dragos hamamı horasan harçlı taş ve tuğladan oluşan bir duvar örgü tekniğinde inşa edilmiştir. Hamamın hypokaust sisteminde od taşından ve tuğladan yapılmış pilaeler vardır. Pilaeler tuğladan yapılmış bir taban üzerinde yer almaktadır. Tabanda yer yer M.Ö. 4-6 yüzyıl arasında üretildikleri bilinen damgalı tuğlalar kullanılmıştır. Tabanda ayrıca olasılıkla buhardan kaynaklanan suyun tahliyesi için yapılmış kanallar mevcuttur.

20151203_102027

 

Caldarium’un doğusunda ve batısında birer sıcak su havuzu bulunmaktadır. Caldarium’un güneyinde,  içinde mermer bir havuzunda bulunduğu tabanı ve duvarları mermer kaplama olan dar diktörtgen bir mekan yer alır. Bu mekanın hemen güneyinde de dörtgen planlı bir başka mekan daha bulunur. Mekanın zemini tuğla ve mermerlerle döşenmiştir. Mekanın doğu sınırında, taban altında pişmiş toprak künklere ve kurşun borulara rastlanmıştır. Kuzey güney doğrultusunda uzanan bu boruların mekanın güney sınırındaki mermerden bir gider tablasına ulaştığı gözlenmektedir.

20151203_102040

Ayrıca mekanın doğusunda mekana girişin sağlandığı bir mermer kapı eşiği ile kuzeydeki mekana geçişi sağlayan yarım daire bir eşik de bulunmaktadır. Hamamın ısı ve ışığı büyük boyutlu pencerelerle sağlandığı ortaya çıkan mermer pencere şebekelerinin sayısal fazlalıklarından anlaşılmaktadır.

Hamam ve çevresinde yapılan kazı çalışmalarında Erken Bizans Dönemi’ne (4-7 y.y.) tarihlenen unguanterium, Sinop amforaları, damgalı tuğlalar, pişmiş topraktan çanak çömlek parçaları, mermer pencere şebekeleri, opus sectileler, Orta Bizans Dönemi’ne (8-12 y.y.) tarihlenen pişmiş topraktan çanak çömlek parçaları, oyun tablası, cam bilezik parçaları, çini mimari kaplama parçaları, bakır sikkeler gibi küçük buluntular ortaya çıkarılmıştır. Duvarlarının nitelik farklarından, yer yer geç dönem duvar ilavelerinin olduğu da gözlenmektedir. Mimari özellikler ve mevcut diğer buluntulara dayanarak Dragos Hamamının Erken Bizans Dönemi’nde inşa edilmiş olduğu ve 13. yüzyıla kadar burada bir Bizans Dönemi yaşantısının devam ettiği söylenebilir.

 

MEZARLAR

Hamam ve kilise yapılarının çevresinde basit toprak gömü tipinde mezarlara rastlanmıştır. Bu mezarlardan ilki hamamın doğu duvarının temeli altında bulunmuştur. Doğu-batı doğrultulu bu mezarın üzeri mermer plakalarla örtülüdür ve gömü sırtüstü yatırılmış olup eller göbek üzerinde birleştirilmiştir. Hamamın güneyinde bebek ve yetişkin mezarı olmak üzere toplam 17 adet Erken Bizans dönemine ait mezar açığa çıkartılmıştır. Kilise çevresindeki mezarlar artık açılmamıştır.

Açılmamış bir mezar örneği

Açılmamış bir mezar örneği

 

20151203_101850 - Kopya

Bebek mezarı

 

Açılmış mezar örneği

Açılmış mezar örneği