Magnaura Sarayı (Satılık Bizans Sarayı)

 

Magnum Palatium’un kazısı 1997 yılından beri İstanbul Arkeoloji Müzeleri tarafından yürütülmekte. Müzenin yürüttüğü diğer kazılar gibi bu da bir kurtarma kazısı. Four Seasons Oteli’ne tahsis edilen eski Sultanahmet Cezaevi’nin 17 dönümlük bahçesi, tarihi yarımadanın tümü gibi arkeolojik sit alanı.(1)

saray 2013

                Sarayın mazisine gelecek olursak, Magnaura; Büyük Saray Kompleksinin bir parçası, dünyanın ilk üniversitesi olan Konstantinopolis Üniversitesi öğrencilerinin geçtiği bir bölüm.

 

Konstantinapolis’de ilk kes 425 yılında Bizans İmparatoru 2. Teodosius tarafından MagNaura Saray binası çatısı altında çeşitli bilim dallarını birleştirerek düzenlenmesiyle ortaya çıkan, laik yüksek öğretim kurumu, üniversiteler tarihine ait listelere bakılırsa, Avrupa’nın ilk üniversitesi Pandidakterion tes Magnauras olarak tarihlendirilmekte. (2)

 

OLYMPUS DIGITAL CAMERA

Konstantinopolis Magnaura Üniversitesi imparator 3. Michale (842-867) zamanında naibi Bardas tarafından yeniden yapılandırıldı. Dersler 15’i Latince, 16’sı Yunanca olmak üzere 31 kürsüden oluşuyordu. okulda Eflatunculuk ve Aristotelizm felsefe geleneği hep canlı tutuldu. (2)

 

Okul zamanında çok sayıda görkemli yönetim ve tören binaları, kilise, bahçe, park, hamam, stadyum arasında bulunurdu. Magnaura kurumunun bu özel konumu imparatorların bilgi ve bilime karşı saygılarından mı, yoksa her şeyi sıkı denetimi altında tutma arzularından mı kaynaklanır bilinmez. Buraya atanan seçkin hocaların çok yüksek aylık almalarının yanı sıra, kendine ait çalışma odaları ve giydikleri özel üniformaları olup, doktor ve avukatlar gibi örgütlenme hakları vardır. Tüm ülkenin en üstün hocalarının görev aldığı Magnaura Yüksek Okulu çok sayıda öğrenci için çekici bir yerdir. Sıkça diğer okullardan (Beyrut, Atina, İskenderiye) hocalar misafir olarak burada ders verirler. Bu okulun önemi 6. yüzyılın birinci yarısından, özellikle Atina’dakinin kapatılmasının ardından Bizans İmparatorluğunun Balkan topraklarındaki tek yüksek okulu olarak kalmasından sonra artar. Ancak egemen olan dinsel dünya görüşünün etki ve baskısı altında 7. yüzyıldan itibaren özelliğini yitirir ve dünyevi bilgiler veren bir okuldan, eğitimci çekirdeğini ruhanilerin oluşturduğu bir din merkezine dönüşerek, sadece programını değil, adını da Evrensel Okul şeklinde değiştirir. İmparator Iraklius (610–641) yönetiminde gerçekleştirilen bu reformlar öğrencilerin tüm dikkatlerini din ve kilise sorunları üzerine yoğunlaştırır.

 

magnaura plan

                Evrensel Okul yaklaşık yüzyıl boyunca etkinliğini bu yeni içerik ve yapısıyla III. Leon’un ikona kırıcılık politikasının başlangıcına kadar sürdürür. Doğal olarak kurumdaki bazı hocalar izlenen yeni eğitim politikasına karşı çıkar ve bunu kabullenemeyen imparator okulun kapatılmasını emreder. İkona kırıcılarla ikona taparlar arasında neredeyse bir buçuk yüzyıl boyunca süren savaşlar Bizans kültürünün bütünsel gelişmesi üzerinde, daha somut olarak eğitim, bilim ve sanat alanlarında derin izler bırakır. Giderek dünyevi bilgilere ve kilisenin bazı bağnaz temsilcileri tarafından reddedilen antik çağ bırakıtına duyulan ilgi büyümeye başlar. Bu yeni esintiler 9. yüzyılın 30’lu yıllarına doğru daha net ve açık hissedilmeye başlanır. Erken Bizans’ı övme ve yüceltme eğiliminin üstünlük kazanması antikite ve Hıristiyan Ortaçağları arasındaki bağın güçlenmesi anlamına gelir.

 

mamboury

 

Sonuç olarak, 9. yüzyıl ortasına doğru, büyük olasılıkla Teophilos’un (829–842) imparatorluğu döneminde, Magnaura Yüksek Okulu’nun yeniden canlanmaya başladığı görülür. Ancak dinsel ağırlıklı Evrensel Okul olarak değil, başta gramer, retorik, aritmetik, geometri, felsefe, astronomi gibi dünyevi disiplinlerin okutulduğu bir kurum kimliği kazanır. Bu okul en yüksek gelişimine 856 yılından sonra dönemin güçlü caesar’ı, III. Mikhael’in (841–867) dayısı Bardas’ın gösterdiği yakın ilgi sayesinde erişir. O döneme damgasını vuran kişi, okulun rektörlüğünü üstlenerek felsefe, aritmetik, geometri, astronomi, müzik derslerini de veren ve Matematikçi takma adıyla bilinen polihistor (Bizans’ta çok yönlü ansiklopedik bilgilere sahip bilginlere verilen ad) 6.Leon’dur.

 

7

 

Okulda, yukarıda belirtilen derslerin yanı sıra coğrafya, felsefe, teoloji, şiir ve birçok yabancı dillerin eğitimi verilir. Bir başka polihistor da, aynı zamanda patrik ve etkin bir toplumcu olan Photios’dur (820–891). Magnaura Yüksek Okulu’nda eğitim gören Eski Bulgar edebiyatı yazarları başında, Slav-Bulgar alfabesinin yaratıcısı, çağın en parlak aydınları arasında yer alan Konstantin-Kiril (827–869) gelir. Buradaki eğitimine uzak bir akrabası olan logothetes (Bizans’ta maliyenin denetimiyle sorumlu kişi) 7.Theoktistos’un öneri ve yönlendirmesiyle başlar. Theoktistos, okulu yeniden organize eden Leon Matematikçi ve antik çağ felsefesini çok iyi bilen Photios gibi dönemin bilge kişilerini okula hoca olarak kazandıran yöneticidir. Daha önce Selanik’te öğrenci olan Konstantin-Kiril yeni okulunda gramer, Homeros, geometri, astronomi, retorik ve tüm Helen sanatlarını öğrenerek, çok geniş bilgilerle donanır. Bu okulda Konstantin-Kiril’in özellikle felsefe alanında büyük başarılar elde ettiği varsayılır, çünkü daha sonra Filozof olarak adlandırılması rastlantısal değildir. Buradaki hocaları arasında antik çağlara olan ilgileriyle dikkat çeken iki tanesinin adı anılmadan geçilemez. Bunlardan biri; bilgin, filozof, şair, antik sanat ve felsefesini yakından tanıyan Leon Matematikçi, diğeri ise devlet adamı, diplomat, daha sonra patrik seçilen Photios’dur. (3)

 

kauffer hrt

 

Böyle bir tarihe sahip olan okulun şimdi ne halde olduğunu öğrenmek için önce biraz tarihi yarımada’nın eski belediye başkanı Tahir Aktaş’ı incelememiz gerekti.

 

Magnaura Sarayı Avrupa Parlementosu’nun gündemine Yunan üye Eleni Koppa vasıtası ile getirildiğinde verdiği yazılı soru önergesinde “Türk yetkililer Bizans Magnaura Sarayı’nı, tarihi önemi karşısında bir arkeolojik site olarak tasarlanmasını sağlayarak korumaları için ne planlıyor?” diye yazıyordu. (4)

 

DSCN3353

 

Gelelim Anap döneminde Eminönü Belediye Başkanlığı yapan Tahir Aktaş’a; Anap’tan yolsuzluk nedeniyle uzaklaştırılan ve o günden sonra pek gündemde olmayan Tahir Aktaş bu soru önergesi ile birlikte tekrar gündeme geldi. Zamanında üstünde çorap fabrikası bulunan yeri 1992 yılında satın alan kişi elbette Tahir Aktaş’tı. Bundan sonrasını Yılmaz Özdil’in köşe yazısından okuyalım isterseniz.

 

İmparator Konstantin’in evinin oraya, Eminönü Belediyesi kuruldu. Sonra bu belediye kapatıldı… Ancak, kapatılmadan önce, belediyenin eski başkanı, Sultanahmet’te bulunan çorap fabrikasını demokratik şekilde satın aldı. Bi kazdı… Çorap fabrikasının altından demokratik olarak Bizans Sarayı çıktı iyi mi… Demokrasinin nimeti yani.

 

3 bin 500 kamyon hafriyat, 13 metre aşağı indiler, 4 katlı ana binayı buldular. Sordular soruşturdular… İmparator Konstantin’in milattan önce 324 senesinde yaptırdığı ve elçileri kabul ettiği devasa Magnaura Sarayı’ydı bu… Sarayın geriye kalanı da, sokağın karşı sırasındaki halıcının altındaydı!

 

E n’aapsınlar?

“Satalım bari” dediler.

 

Gazetelerin emlak ilavelerinde reklamını görebilirsiniz… 12 milyon Euro istiyorlar. (5)

 

DSCN3341

 

Tahir aktaş’ın basın danışmanı Alican Bulut bir müşteri çıkarsa sarayı satabileceklerini söylüyor. Kültür Bakanlığı’ndan ise hala ses yok. Tek korkumuz Sultanahmet’te 1. Derece Koruma Bölgesi içinde yer alan, kentsel ve arkeolojik sit alanı içindeki Bizans Büyük Saray’a ait olduğu düşünülen tarihi yapıyı  makinalarıyla yerle bir edip yıkıp, yerine beş katlı otel diktikleri gibi Magnaura Sarayı’nın başına böyle bir şeyler gelmesi. Yıl 2015 olmaz demeyin. Bu sarayın yıkımı sırasında durumu fark eden uzmanların İstanbul 4 Numaralı Koruma Kurulu ile Fatih Belediyesi’ne yaptığı bilidirim sonuç vermemişti. Koruma Kurulu bir ay sonra inşaatın durdurulması yönünde karar aldı. Bir ay içinde inşaat beş kat yükseldi, çatı aşamasına geldi.
Sultanahmet Mahallesi 98 ada 1,2,22 ve 33 parselde yer alan inşaat, arkeologlara göre Bizans Büyük Saray’ın üstüne yapıldı.

 

DSCN3349

 

Bir tarih katliamı ise Küllük Kıraathanesi’nde yaşanır. 6 Temmuz 1986 tarihli Milliyet gazetesi haberine göre Tahir Aktaş işlettiği küllük kıraathanesini yıkarak etrafını tahta perdelerle kapattırmış ve ruhsat tabelası almadan inşaata başlamıştır. Buradan çıkan tarihi eserleri ise Kumkapı’dan denize döktürüp üstüne moloz yığdığını ise Ali Akşahin dönemin SHP’li Eminönü İlçe yöneticilerine anlatmıştı.

 

6.7.86

 

 

Bir gün sonra ise tarihi kıraathaneyi yeğeni Veli Aktaş’a devrettiği gazeteye ihbar ediliyordu.

7.7.86

 

1986 yılında Tahir Aktaş Milliyet gazetesinin bir haberinde daha manşet oluyor bugün bile aklımızın almadığı tarih katliamının mimarlarından oluyordu. Eski Eminönü Beledi binasının yanında bulunan yapı ve müştemilatı hakkında bina için tamirat yaptıracağım diyerek Anıtlar Kurulu’na başvurmuş ve kurul daha karar vermeden şeker bayramında tarihi binanın bir bölümünü ve müştemilatını yıktırmıştı. Buradan çıkan tarihi eserler ise dozerler ile sürüklenerek götürülmüş, çıkan tarihi bir sütun başları ise yine dozerlerle parçalanarak denize atılmıştı.

 

8.7.86 (2)

 

8.7.86 (3)

 

Tarih 1987 yılının 3 Mart’ı gösterdiğinde, Mimarlar Odası ile İnşaat Mühendisleri Odası şube başkanları, Yücel Gürsel ve Ertuğrul Tığlay, Tahir Aktaş’ın 400 yıllık Barbaros Evleri’ni bir gecede yıktırmasını kınayıp, Aktaş’ı “tarih katili” olarak suçladılar. Milliyet Gazetesi ısrarlı haberlerine devam etti. Otoparkı çarşı yapıp 364 milyon lira toplanması, Kumkapı’da kaçak gazino açılması, usulsüz gazino ruhsatları vermek gibi gün gün haberler çıktı.

 

23.1.87

 

10 Nisan 1987 yılında ise Tahir Aktaş ile ilgili bir haraç iddiası ortaya atılır. Eminönü’nde kapatılma tehdidi üzerine 48 çiçekçi esnafından toplanan 13 milyon liranın Malatya Pazarı sahabi Çetin Palancı vasıtasıyla Eminönü Belediye Başkanı Tahir Aktaş’ın hesabına yatırıldığı öne sürülür. Bir çarşı esnafı, “Bize bu parayı Eminönü Belediye Başkanı Tahir Aktaş’ın ileride bir hayır kurumuna yatırmak için istediği söylendi” diye olayı özetlemişti.

 

10.4.87

 

9 Mayıs 1987 yılında ise İçişleri Bakanı Yıldırım Akbulut, Eminönü Belediye Başkanı Tahir Aktaş ile yardımcısı Halil Karagöz ve Konya’nın Beyşehir İlçesi Belediye Başkanı Tuğrul Kutbay, Aydın’ın Kuşadası ilçesi Davutlar kasabası Belediye Başkanı Cemalettin Özelbiçer’in görevlerinden alındığını açıklar.

 

9.5.87

 

Bu kararın üstüne Tahir Aktaş Milliyet Gazetesi’ne verdiği röportajda “daha güçlü geri döneceklerini ve mücadelenin yeni başladığını” beyan eder.

 

9.5.87-2

 

1987 yılının 5 Temmuz tarihinde ise ANAP Eminönü İlçe Kongresine adamlarıyla birlikte gelen Tahir Aktaş delegeler tarafından yuhalanır. Tahir Aktaş’ın dışarı çıkmasıyla delegeler sakinleşir.

 

5.7.87

 

Açılan davalar neticesinde Sultanhamam’daki Silahtar Han’ı, 4 Numaralı Bölge İdare Mahkemesi’nin yürütmenin durdurulması kararına uymayarak yıktığı gerekçesiyle hapis istemiyle dava açılır.

 

18.7.87

 

18 Temmuz 1987 tarihli gazete haberinde ise savcı Tahir Aktaş’ı 150 milyon lira rüşvet almak suçundan suçlu bulur ve yardımcısıyla beraber ömür boyu meslekten men, 1 yıldan 3 yıla kadar hapis cezası ister.

 

9.5.87-1

 

Magnaura Sarayı’nın şimdilik son sahibinin Belediye Başkanlığı zamanının kısa bir özetiyle bu Bizans Sarayı yazısına son verelim. Yeri geldikçe yarımada içinde tarih katliamlarına dair çalışmaya devam edeceğiz.

 

DSCN3350

 

 

IMG_4799

IMG_4794

IMG_4796

DSCN3345

 

 

KAYNAKLAR:

1-Atlas Dergisi – YAZI: GÖKHAN TAN / Atlas Şubat 2008, sayı 17

2-Reza Peyan Gökçen

3-ESKİ BULGAR EDEBİYATI VE BİZANS BAŞKENTİ KONSTANTİNOPOLİS’İN EĞİTİM VE DİNSEL KURUMLARI Hüseyin Mevsim – Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Dergisi

4-http://emlakkulisi.com/magnaura-sarayi-avrupa-parlamentosu-gundeminde/32689

5- http://hurarsiv.hurriyet.com.tr/goster/haber.aspx?id=13568980&yazarid=249&tarih=2010-01-24 (Yılmaz ÖZDİL)

6-http://www.apostoliki-diakonia.gr/byzantine_music/ymnografoi/ymnografoi.asp?main=melodoi_sort.asp&page=106

7-http://www.lisa.gerda-henkel-stiftung.de/konstantinopel_kaiserhof_und_stadt_prof._dr._peter_schreiner?nav_id=1204

8-Tay Project

Reklam

49fb9cac-9773-4b46-befb-503e9d8790f4

Euchaita Kenti, Küçük Asya’da, Bizans Dönemi’nde kurulmuş önemli bir dinsel merkez ve yerleşim olmasına rağmen, günümüz Türkiye arkeolojisi ve sanat tarihi içerisindeki yeri yeterince incelenmemiş ve bilinmeyen bir şehirdir. Hıristiyanlığın önemli azizlerinden biri olan Aziz Theodoros’a ithaf edilen kent bu kitabda her yönü ile ele alınarak; tarihi, coğrafyası, arkeolojisi, sanatı, kültürü ve ekonomisinden geriye kalan kalıntılar ve izlere ait ipuçları değerlendirilmiştir.

Bizans Dönemi’ne ait Euchaita Kenti’nde ele geçen taş eserlerin yer aldığı katalog bölümününde eserler; türlerine göre gruplandırılarak, malzeme, teknik, motif, kompozisyon ve üslup bakımından değerlendirilmiştir. Bölgesel üslup özellikleri ortaya çıkarılarak, Doğu Roma İmparatorluğu’nun Başkenti olan Constantinopolis ile taşra arasındaki sanatsal etkileşimler üzerinde durulmuştur. Bölgenin coğrafi tarihçesi, yolları ve mimari eserleri ayrıntılı olarak araştırılmış ve Orta Karadeniz Bölgesi kentlerinden biri olan Çorum İlinin Doğu Roma İmparatorluğu dönemine ışık tutulmuştur. Bu araştırma eseri özgün bir çalışma olarak, ileride yapılacak yeni araştırmalar içinde önemli bir kaynak oluşturacaktır.

Türkçe
214 sayfa – 2. Hamur – Ciltsiz – 16 x 24 cm
İstanbul, 2015

Vordonos Adaları (Vordonosi)

İstanbul’un kayıp adası Vordonisi gün yüzüne çıkarılıyor

Cemal KÖYÜK / İstanbul DHA

İstanbul’un “kayıp adası” olarak bilinen ve Maltepe sahilinden 700 metre uzaklıkta bulunan tarihi Vordonisi Adası, Maltepe Belediyesi’nin desteğiyle gün yüzüne çıkarılıyor.

Tarihi yolculuk öncesi konuşan Maltepe Belediye Başkanı Ali Kılıç, “İlçemizin doğal güzelliklerinin keşfedilerek, gelecek kuşaklara aktarılması noktasında, yerel yönetim olarak üzerimize düşeni yapıyoruz” dedi.

Maltepe Belediyesi’nin desteğiyle, Vordonisi Adası’nın kalıntıları keşif ekibi tarafından görüntülendi.

1010 yılında meydana gelen büyük İstanbul depreminde sular altında kalan ve yıllar boyunca ihmal edilen tarihi adanın, tüm özellikleriyle keşfedilerek, deniz turizmine açılmasının hedeflendiği tarihi yolculukta bir açıklama yapan Ali Kılıç, “İlçemizin doğal güzelliklerinin keşfedilerek, gelecek kuşaklara aktarılması noktasında, yerel yönetim olarak üzerimize düşeni yapıyoruz. Tarihi yaklaşık bin yıl öncesine dayanan ve deprem sonucu batan ada, aslında bizlere hem arkeolojik, hem de sismik açıdan değerli veriler sunacak” diye konuştu.

“BU MOZAİK BİZE MESAJ VERİYOR”

Kılıç, adanın ilçe turizmine önemli katkılar sunacağını ifade ederek, “Elbette biz bir noktaya kadar bunu sürdüreceğiz. Ancak ilgililerin de dikkatini çekerek, bu işin altından kalkacağımızı düşünüyorum. İşte topraklarımızın altından gün yüzüne çıkan bu kültür mozaiği, bizlere birlik olmanın değerini bilmemiz gerektiği mesajını da veriyor” şeklinde konuştu.

Üzerinde inşa edilen manastır ve rahipleriyle birlikte battığı iddia edilen ada, Adalar Denizle Yaşam ve Spor Kulübü Derneği’ne üye 6 dalgıç tarafından görüntülendi. Keşif ekibi, İstanbul’un 10. adası Vordonisi dalışı ile ilgili şu bilgileri verdi:
“Bu adada karbon 14 ve diğer bilimsel metotlarla bir araştırma yapılarak, kayaçların durumunun incelenmesi lazım ki gerçek tarih ortaya konulabilsin. Dileriz bu dalış, birilerinin ilgisini çeker ve batık adaya gereken önem verilir. Adanın kalıntıları üzerinde kestane, midye ve türevi deniz canlıları olduğu için tam olarak ana manastırı görebilmek mümkün olmuyor. Tarihi yaklaşık bin 200 yıllık olan bu adada bir manastır olduğu biliniyor.”

BAŞKAN KILIÇ’A 100 YILLIK ÇAPA

Daha sonra dalgıçlar tarafından dalışta bulunan ve 100 yıllık olduğu belirtilen çapa Başkan Kılıç’a teslim edildi. Kılıç da çapayı, Vordonisi Adası’nın güzellikleri anısına saklayacağını belirtti. Kayıp adanın güzellikleri, dalış ekibinden Mert Gökalp tarafından görüntülendi. Bu tarihi anlara, Adalar Denizle Yaşam ve Spor Kulübü Derneği dalgıçları Serco Eksiyan, Ercan Akpolat, Volkan Narcı, Can Sınmaz ve Anıl Durmaz eşlik etti.

İSTANBUL’UN 10. ADASI: VORDONİSİ

Bizanslıların “Küçük Ada”, Osmanlıların “Batık Manastır Kayalıkları” ve denizcilerin de “Bostancı Kayalıkları” adını verdiği Vordonisi’nin, efsaneleşmiş sözlü tarihe göre, üzerinde bulunan manastır ve rahipleriyle 1010 yılında meydana gelen büyük İstanbul depreminde battığı biliniyor. Büyükada, Heybeli, Burgaz, Kınalı, Sedef, Tavşan, Kaşık, Sivri ve Yassıada’yı içinde barındıran Prens Adaları’ndan onuncusu olduğu belirlenen Vordonisi, Doğu Roma İmparatorluğu döneminde adaya sürgün gönderilen Patrik Fotius’un yaptırdığı manastırla tanınıyor. Aslında Patrik Fotius ile Patrik İgnazius arasındaki rekabet üzerine inşa edilen manastırın, Küçükyalı’da keşfedilen manastırın bire bir kopyası veya devamı olduğu sanılıyor. Adanın keşfi, arkeolojik ve sismik açıdan birçok veri sunması bakımından önem taşıyor.

Kaynak: Hürriyet Gazetesi

Okumaya devam et