Aya Polyektus Kalıntıları

Görsel

Kalıntılar Malatyalı  Polyeuktos’a adanmış büyük kiliseye aittir. Yapım yılı VI. yüzyılın ikinci ceyreğidir. Bizans hanedanının en güçlü kadınlarından, sanat koruyucusu Anicia Iuliana’nın eseridir. Saraçhane’de 1960 yılında inşa edilen Belediye Sarayı ve daha sonra yollar ve Haşim İşcan Geçidi için yapılan kazılar sırasında ortaya çıkmıştır. Mimari parçalar üzerine işlenmiş uzun bir şiir Anicia Iuliana’nın başarılarını ve soylu aile bağlarını anlatmaktadır. 6. yüzyıla ait bu çok iddialı mimaride, tavus kuşu motifleri, cam ve taş kakmalı sütunlar, yaldızlı mozaikler ve İran/Sasani etkisindeki bezemeler özellikle dikkat çekmektedir. İnşaat ve dekorasyon için Anadolu’dan, İtalya ve Tunus’tan malzeme getirilmiştir. Görkemli mimarisinin yanında, Polyeuktos Kilisesi aynı zamanda İstanbul’un Bizans çağındaki tören yolları üzerinde, imparatorların taşıdığı mumun değiştirildiği özel bir duraktır.

Görsel
Polyeuktos Kilisesi 1010 depreminde hasar görmüş, 1204’te şehre gelen Haçlılar tarafından yağmalanmıştır. Kutsal emanetler ve mimari parçalar Venedik’e götürülmüştür. Birçok yapı parçası çeşitli yerlere dağılmış, Barselona’ya, Viyana’ya taşınmıştır. İstanbul’dan giden sütunlar ve kaplama mermerleri bugün hala Venedik’te, San Marco Kilisesi’nin cephelerinde görülebilmektedir. Dev boyutlu, kubbeli kiliseden günümüze sadece altyapısına ait duvarlar ve mekanlar kalmıştır. İstanbul’un modernleşme sürecindeki yıkıcı imar etkinlikleri, ilginç bir rastlantıyla İstanbul arkeolojisine, yüzyıllar içinde unutulan çok özel bir yapıyı kazandırmıştır. Yapının kazısını gerçekleştiren Harrison kilisenin parçalarına bir çok yapıda rastlamanın mümkün olduğunu belirterek Ayasofya bahçesinde bulunan 179 numaralı sütununda bu yapıya ait olduğunu söylemiştir.

Osmanlı Dönemi’nde 1475 yılında kilise kalıntıları üstüne Mimar Üstad Ayas Mescidi yapılır. 1489 yılında yine kalıntılar üstüne Karagöz Mescidi ve 15. yüzyıl sonlarına doğru Sadrazam Çandarlı İbrahim Paşa tarafından yaptırılan İbrahim Paşa Hamamı inşa edilir. Kalıntılar büyük ölçüde unutulmul olur. 19. ve 20. yüzyılların içinde söz konusu yapılara eklenen ahşap evlerin oluşturduğu yoğun yerleşim dokusu yapıyı tamamen örtmüştür.

1950’li yıllarda trafiği Bozdoğan (Valens) Kemeri altına alma çalışmalarında yapılan çalışmalar arkeolojik kazılara vesile olur. Bu esnada İbrahim Paşa Hamamı, Karagöz Mescidi kurban edilerek yıkılır. Kazı çalışmalarını “Amerika Bizans Etüdleri Enstitüsü” ve “Arkeoloji Müzesi” ortaklaşa başlatmışlardır. Müze, Amerikan Enstitüsü ile bir anlaşma yaparak, buna göre kazı masrafı olarak Enstitü 10.000 dolar vermiş ve kazılarda biri Doçent olmak üzere 3İngiliz arkeoloğunu görevlendirilmiştir. Arkeoloji Müzesi’nden bazı elemanların da nezaret ettiği kazıda, topraktan çıkan en ufak “taş” veya “keramikler” dahi silinmekte ve monte edilmektedir.
Arkeoloji Müzesi Müdürü Necati Dolunay, yapılan hafriyat ve temeli bulunan kilise hakkında şu bilgiyi vermiştir: “Temeli bulunan kilise 524 yılında yapılmış olan ‘Aya Poliektus Kilisesi’dir. Bizans İmparatorları yurt dışına çıkarken de bayram günlerinde dini ayin içinde bu kiliseyi kullanmışlardır. Yapılan hafriyata göre, kilisenin sadece temeli kalmış bulunmaktadır. Bu arada toprak içinden kilisenin üst kısmına ait kitabeler, keramikler ve sütun başları ile iç tiplemesi ile ilgili muhtelif taş kabartmalar da çıkarılmıştır.

Görsel

Arkeologlar tarafından mevcut olduğu fakat yerinin nerede olduğu bilinmeyen bu kilisenin iç tiplemesine ait eserlerle birlikte temellerinin de aynı yerde bulunuşu, arkeolojik yönden çok önemlidir”.

Görsel

Bu kalıntıların kazılarıyla ilgili R.M Harrison,Hayes isimli arkeologların “Excavation at Saraçhane in İstanbul” adlı araştırma, kazı raporları vardır.
Ayrıca Polyeuktos kazılarında çok miktarda , seramik, taş, sütun başlığı, sütun tamburu ve sütun gövdesi elde edilmiştir. Bunların bir çoğu kalıntıların ortasında istifli (veya yığılmış) olarak durmakta.
Polyeuktos Kilisesi kazılarında çok miktarda cam parça da ortaya çıkmıştır.(Harrison-Nezih Fıratlı,1966,s.59;Hayes 192,s.400-409;Philippe,1990,s.44) Bunlar arasında kandil,kadeh ve pencere camları sayılabilir. Pencere camları yuvarlak veya köşelidir; renkleri kahverengi, yeşil, oliv, sarı ve mavi-yeşilin tonlarıdır. Renksiz denecek kadar açık renkli olanları da vardır. Yuvarlak camlar”crown” (göbekli cam) tekniğiyle üretilmiştir ve ortaları göbeklidir, kenarları ise içe katlanmıştır. Köşeli camlar kesin olarak 7.yüzyıla tarihlenmekle birlikte (Harrison,1986,s.206) göbekli camların bir kısmı Bizans, bir kısmı ise Türk dönemine ait olabilir.
Polyeuktos kilisesinde kadeh, kandil, bilezik, kase, şişe ve tabak parçaları da bulunmuştur. Renkleri yeşil, mavi, mavimsi yeşil, sarı, oliv tonlarındadır, renksiz örnekler de vardır. 5.yüzyıldan 13.yüzyıl başına kadar tarihlenebilirler.(Hayes,1992 s.400-405)
Ayrıca kilisede çok ilginç parçalara da rastlanmıştır. Bunlar duvar kakmaları, altın varaklı duvar plakası ve mineli şişe parçalarıdır.

Görsel

Bu kazılardan sonra uzun bir süre unutulan kalıntılar en son üç öğrencinin duyarlılığı sayesinde tel örgülerle çevrilerek “açık hava tuvaletinden” “kapalı hava müzesi”ne dönüştü. Milli Eğitim Bakanlığı`nın düzenlediği proje yarışmasına katılan öğrencilerin seçtiği yer olan Polyeuktos bir açık hava tuvaletine ve tinercilerin barınma yeriydi. Bu üç lise öğrencisi de bu kilise kalıntılarını temizleyip, turistik bir mekana dönüştürme amacıyla İstanbul Büyükşehir Belediyesi`yle irtibata geçtiler ve olumlu yanıt aldılar. Bunun üzerine afişler, tanıtım yazıları hazırladılar. Büyükşehir ile temizlik, ışıklandırma, güvenlik personeli ve bilgi panosu konusunda ortaklık anlaşması imzalandı. İlk iş olarak Park ve Bahçeler Müdürlüğü kalıntıların çevresini tel örgü ile çevirmişti.

Günümüzde tekrar kaderine terkedilen bu alanda tel örgülerin bazı kısımları kesilerek açıldığı için, eski görüntüsünü aldığı ve çoğu evsizin barınak yeri ve tuvalet ihtiyacını giderdiği bir alan olmaktan kurtulamadığı görülmüştür.

Görsel

Reklam